8 Haziran 2015 Pazartesi

KUM SAATİNİN SIRRI! PEKİ KUM SAATİNİN NE ZAMAN MASONİK SİMGE OLDU :



Türkiye kendi gerçeğini hiç görmedi! Ne liselerde, ne akademilerde, ne üniversitelerde, ne de Harp okullarında okutuldu!

Hiç kimse BÜYÜK GERÇEĞİ bilmiyordu! 


Müstemlekeydik, haberimiz yoktu! Aklımız çalındığı için SOLCU da olsak SAĞCI da olsak ASKER de olsak polis de olsak ÜLKEYİ kurtardığımızı sanıyorduk! Oysa bize başka hiçbir ülkeye atılmayan FORMAT atılmıştı! İçeride bölünerek bir DÜŞMANA ihtiyaç duymayacak hale getirilmiştik!

Ama siviller ve askerler içinde bunu bilerek yaşayanlar vardı! Mesela Derviş! Mesela Madanoğlu... Aklıma bu ikisi geldi! Yüzlerce sayabilirim! 

Ama işimiz isimlerle değil! Aklımızla, bize dayatılan sistemi kırıp atmalıyız! Türkiye'de adı John olan CIA, Smith olan MI6, Hans olan BND, Yuri olan FSB, David olan MOSSAD ajanı ararsak bulamayız!
Bunların hepsine çalışan ve geleceğimizi çalmaya çalışanlar TÜRK'tü! Bizim gibi görünen ama bize benzemeyenlerdi... Hikaye buydu!

Dışarıdan emir alanlar hep arkalarındaki gücü "ÜLKE ELDEN GİDİYOR!" korkusuyla harekete geçirip kullandı! Çünkü dünyadaki en vatansever insanlar bizlerdik! En güçlü yanımızdan en zayıf noktamızı buldular! Ve buraya çalıştılar!

Gören olmadı! Olsa da kimseyle paylaşamadı!

Bakın dün HSBC bankasını yazdım!

El konulan bankayla çok ama çok içiçeydi! Ama bizler de, o harekete gönül veren kardeşlerimiz de bilmiyordu! Hep YALAN üzerine kurulurdu sistem burada!
Zaten itirazım da bunaydı! Yabancının gelip burada hüküm sürmesi hep içimi acıttı! Tarih yazan bir milletin bu hale gelmesini kabul edemedim! Neyse... Türkiye çok değişik bir yerdi!

Burayı kontrol eden Avrasya'yı da Ortadoğu'yu da yönetirdi! Bu nedenle de YABANCI GÜÇLER savaşını burada verirdi!

Dün ismini vermediğim ama uzun yıllar HSBC'yi yöneten hanımefendi ve ailesi çok değişiktir!
Mesela araştırsanız çok ama çok titiz davransanız bile bu aile hakkında bir bilgiye ulaşamazsınız!

Kayıt bulmakta zorlanırsınız! Bu hanımefendinin eşi de çok ilginç bir isimdi! İŞ hayatında başarılı biriydi! Merrill Lynch'in Türkiye'deki stratejik ortağı olan Antika Partners'ı kurdu ve yönetici ortak olarak görev yaptı...

Antika Partners'ı kurmadan önce, J.P. Morgan'da Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Yatırım Bankacılığı Grup Başkanlığı'nı yürüttü! J.P. Morgan'ın Global Yürütme Kurulu'nda yer aldı!
Kurumdaki 18 yıllık deneyimi süresince Türkiye, BDT, Balkanlar ve İsrail Bölge Başkanlığı, Türkiye ve Orta Asya Bölüm Başkanlığı ve Türkiye Ülke Başkanlığı görevlerini yürüttü!

Kariyerine ise Londra'da J.P. Morgan Chase & Co.'nun Global Piyasalar Grubu'nda başladı! Şimdi ne iş yaptığını yazmaya gerek yok!

Dediğim gibi işimiz kişilerle değil sistemleydi!

Dün KUM SAATİ ile ilgili çok soru geldi! Kum saati kardeşliği belli ki dikkat çekmişti! Dün yazamadım ama şimdi sırası geldi...

Kum saati, Süleyman Mabedi inşaatı esnasında çalışma saatlerini ölçen bir aletti... Bilindiği gibi bu inşaat sırasında kullanılan her şey daha sonra MASONLUĞUN simgesi haline dönüştü!
Kum saati de böyleydi! ZAMANIN nasıl tükendiğini, hayatın akıp gittiğini ve geriye dönüşün olmadığını simgelerdi! ZAMAN vurgusu yapardı!

Bir başka anlamı daha vardı! Şans bir kere kapıyı çalardı! Tekrarlanmazdı! Kum saatinde de öyleydi! Kum akar ve geri gelmezdi! Tek gidişli bir yöndü! Değerini bilmek ve gerektiğinde doğru hamleyi yapmak şarttı! MASONLAR bu simgeyi ÜÇÜNCÜ DERECEYE geldiği zaman öğrenirlerdi!

Peki KUM SAATİNİN ne zaman MASONİK simge olduğu açıklandı!

Çok önceleri! 1627'de! Yani el konulan bir banka, ROTHSCHILDLER'in sahibi olduğu dev HSBC, Türkiye'deki operasyonunu yöneten hanımefendi, eşi, masonluk, Yahudilik ve içeride bitmek tükenmek bilmeyen bir Müslüman karşıtlığı! Anadolu'ya direniş! Garip! Oysa gerçekte garip olan bir şey yoktu!

El konulan banka PARALEL'in kalesiydi!

Peki nasıl kurulduğunu, kimin destek verdiğini biliyor muyduk?

Paranın nasıl getirildiğinden haberimiz var mıydı? YOKTU! 

Daha öncesinde Türkiye'de bir dönem TEHLİKE OLARAK görüldüğü için (Nedense!) Risale-i Nur basmak yasaktı!

Peki Türkiye'ye Risale-i Nur nereden ve nasıl geliyordu?

Nereden olacak gemilerle Amerika'dan! Bir PETROL DEVİ para verip bastırıyor, sonra da gemilerle gönderiyordu! İLİŞKİ kuruluyordu!

Gemilerle getiren de KARADENİZLİ ve BEŞİKTAŞLI tanınmış bir isimdi! İLİŞKİ AĞI öyle büyüktü ki saf ANADOLU insanı bu hareketi ayakta tuttuğunu sanıyordu! Asla öyle bir şey yoktu! İçeride toplanan paralar operasyonlara harcanan paraların yanında çok küçüktü! Ama gücün içeriden alındığı duygusu vermek için herkes elini cebine atıyordu! Ciddi miktarda para toplanıyordu! Bu paralar da KUM SAATİNİ sevenler tarafından kendi bankalarında değerlendiriliyordu!

Ve bunu kimseler bilmiyordu! 

FAİZ LOBİSİ Müslüman kitlenin parasını alıyor, DUBAİ'de değerlendiriyor ve bu gizleniyordu! Dubai kritik bir yerdi! İngilizler'in kalesiydi!
Bugün Türk Dışişleri'nden kim bir yere gitse arkasından bunlar gidip hemen KÖTÜLÜYORDU! Demek ki TEMAS eskiye dayanıyordu!

Kimse boşuna iş yapmıyordu! Son 15 yıldaki bütün para operasyonu DUBAİ üzerinden yürütülüyordu! "28 Şubat'ta bu kadar DARBE almadık" diyenler bir şeyi atlıyordu! 28 Şubat'ta sadece TÜRK BANKALARI batıyordu! DEMİRBANK'ı silerek HSBC'yi alanlar ve şampanya patlatarak kutlayanlar şimdiki el koymayı "TÜRK BANKACILIĞINA DARBE!" diye eleştiriyor ama komik oluyordu! Ne kendileri ne de el konulan banka hiçbir zaman darbe almamış, aksine DARBELER inerken onlar parlamıştı!

EL konulan kurumun hikayesi çok ilginçti! Önümüzdeki günlerde inanılmaz ilişkiler ortaya çıkacaktı! Hangi iş adamı YAHUDİ BANKASINDAN kredi çekip hangi fonu aldı! Hangi manipülasyonlarla, hangi kağıtlarla oynanarak bu borç ödendi? SOL ve SAĞ'dan hangi iki işadamı operasyonun arkasındaydı?

Yani hem soldan hem sağdan gelip aynı yere hizmet edenler kimdi?

Paralel Yapı, devletin içinde kurulmuştu! Asker de sivil de vardı! Milli Güvenlik kararı bile vardı! Madanoğlu gibi Türkeş de destekliyordu bu yapıyı! Devlet Planlama'nın içinde görev yapan 30'dan fazla kişi çok önemli yer tutuyordu!

Amerika'daki şef sadece bunları görünce ayağa kalkıyordu! Ve bu yapı için kimsenin bir şey yazmasına çizmesine gerek yoktu! DEVLET her şeyi biliyordu! Çok sayıda ÜLKÜCÜ genç bu yöne kanalize edilmişti! Devlet içindeki etkili isimlerin de ÜLKÜCÜ kökenli olmasına dikkat ediliyordu! Tercih sebebiydi!
Ancak bu yapıyı kuran ve yeşerten AKIL bambaşka bir oyun kurmuştu!

Hizmet süresi dolan bu yapıyı MUHAFAZAKAR hükümete ortadan kaldırtacak, sonra da bütün güçleriyle hükümete yükleneceklerdi!
Önceden sol-sağ, Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışırdı! Şimdi AYNI KULVARDA görünen iki akım kapışıyordu! Hizmet'in ömrü dolmuştu!

Ama Ankara'nın bunu tasfiye ederken yapacağı yanlışlar sonra önüne getirilecekti! Bu yanlışlarla Ankara da tasfiye edilecekti! Plan buydu!

Napolyon'un dediği gibi YAVAŞ YAVAŞ HIZLI GİTMELİYİZ! Bizden beklenen hataları yapmamalıyız! Ankara hizmetin çoğunluğuyla değil KUM SAATİNE gönül veren birkaç kişiyle ilgilenmeli!

NOT: IŞİD'le de bize gelecekler! Gelmeye çalışacaklar!

Ergün Diler
Takvim


ŞEYTANI CENNET, İMAM ALİ'NİN BABASINI İSE CEHENNEME KOYDULAR

Programda konuşan eski müftü İlahiyatçı Yazar Mehmet Emin Koç hoca, "Muhammed Mustafa (as)'ı bir tarafa koyarak ılımlı bir islam oluşturdular dinlerarası diyalog furyası ile. Bakınız bunu biz kendimiz demiyoruz, bakınız Küresel Barışa Doğru (Fethullah Gülen Küresel Barışa Doğru Kozadan Kelebeğe 3 Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları) " Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani 'Muhammed Allah'ın rasûlüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmım ikrar eden kimselere de rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır." Yani Muhammed Resülüllah Tevhid'in rüknünün söylemeyene de biz rahmet ve merhamet nazarıyla bakmamız gerekiyormuş. Hatta "kıyamet günü Allah'ın sonsuz rahmeti öyle bir tecelli edecek ki şeytan bile umuda kapılacak ve bu rahmetten istifade edecek." Bakınız Muhammed Mustafa (as)'yı Kelime-i Tevhidden çıkartanlar şeytana bile cehennemden kurtuluş umudu oluştururken, şu kitabı hemen arkadaşlar buradan zoomlasınlar kime ait Fasıldan Fasıla Fethullah Gülen, şeytana bile cehennemden kurtuluş umudu oluşturanlar Muhammed Mustafa (as)'ı ömrü boyunca, hayatı boyunca bütün varlığı ile, kılıcı ile, canı ile, sözü ile, kelamı ile, kalemi ile koruyup kollayan kim Hz. Ebu Talib, kim İmam Ali (kv) efendimizin babası Ebu Talib hazretlerine nerede yer ayırıyorlar kafir olarak (haşa haşa) cehennemde yer ayırıyorlar" dedi.

EBEDİ CEHENNEMLİK OLAN HIRİSTİYANLARI CENNETE KOYDULAR

Mehmet Emin Koç, "Fasıldan Fasıla sayfa 97 (Fethullah Gülen'in kitabı) aynen okuyorum. Bakınız Ebu Talib'in imanı diye bir bölüm açılmış " Rivayetler açısından meseleye baktığımız zaman Ebu Talib'in Kelime-i şahadeti söylemeden öldüğü kesin gibidir. Bu arada ikinci dünya savaşında ölen hıristiyanlar hakkında bile çok yumuşak düşünen ve bir fetret dönemi yaşandığından ötürü mazlum olan olarak ölen o insanların kurtulabileceğini ihsaz eden hz Bediuzzaman bile Ebu Talib'in iman edemediğini ve cehennemde azaba düçar olacağını söylemektedir". Ben demiyorum kendi eserleridir. Yani ikinci dünya savaşında ölen hıristiyanlara bile cennette yer ayıran bediuzzaman (Said Nursi) efendi, Hz. Ebu Talib'e Allah Allah cennette bir giriş yapısı bile ayarlayamıyor. Devam ediyoruz bitmedi orada ve Kelime-i Şahadeti şöyle demiş," Netice itibariyle Ebu Talib'in inanmadan ahirete irtihal ettiği kesindir ve tabii bu kesin kanaati bildiren naslara rağmen başka bir mütaalada bulunmak da doğru değildir" ve çok ilginçtir, " Peygamber efendimizden rivayetle Kelime-i Şahadeti söyle ahirette sana şefaat edeyim demiştir diye bir Hadis-i Şerif nakledilir ama Peygamberliğin 10. senesinde kendisine şefaat hakkı verilip verilmediği net olmadığı için böyle bir rivayetin de caiz olmadığı" diye zan ve uydurma rivayetlerle Hz. Ebu Talib'in küfrüne yol çıkartanlar kim bu sayın Fethullah Gülen eserinde bunu anlatıyor ve bu olayı Prof. Dr. Haydar Baş bey Rahmetenlil Alemin eserinde Hz. Ebu Talip ile ilgili ayeti kerime nasıl olmuş dedikleri ayetler Ebu Talib efendimizin vefatından 15 sene sonra medinede nazil olmuş ayetler. Medinede nazil olmuş ayetler Hüzün yılından vefat etmiş Hz. Ebu Talib'in hükmü ile bağdaştırıp hilei şeriye ile Hz. Ebu Talib'e kafir damgası vurmaya çalışıyorlar" diye konuştu.

HADİSLERE GÖRE EBU TALİB CENNETLİKTİR

İlahiyatçı Koç, "Bakınız Prof. Dr. Haydar Baş bey Ebu Talib konusunu Rahmetenlil Alemin Hz. Muhammed Mustafa (as) hüzün yılı bölümünde bizzat anlatmaktadır. Hz. Ebu Talib'in cennetlik olduğuna dair hadisi şeriflerle Muhammed Mustafa (sav)'nın bizzat beyanlarıyla ispatlamıştır. Niye bunların (Nurcuların) hadisleri böyle, çünkü sayın Fethullah Gülen'in, bediuzzaman dedikleri Said Nursi'nin kullandığı rivayetlerin tamamı 80 sene Hz. Ali (kv) efendimize beddua okutan, lanet okutan Muaviye (Muaviye bin Ebu Süfyan, Yezid'in babası) döneminin rivayetleridir.Muaviye ile ilgili Muhammed Mustafa (sav) zalim ve bağiy (Allah'ın emrine karşı gelen, tecavüzcü) ifadesini kullanmıştır. Ammar ibni Yasir'e " seni zalim ve bağiy biri öldürecek" beyan buyurmuştur.Yezid dediğimiz de kim Allah'ın sevilmesini emrettiği, farz kıldığı Ehl-i Beytini kılıçtan geçiren aile, Muaviye ve Yezid ailesi. Onların kılıçları, baskıları, saltanatları döneminde oluşturulmuş rivayetlerle sen Ebu Talib'i cehenneme yolluyorsun BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında dinler arası diyalog furyasında hıristiyanlar ve yahudileri cennete gönderiyorsun ve Muhammed Mustafa'yı kelime-i tevhidden çıkartarak, Muhammed Mustafa'yı zikretmeyenleri, ikrar etmeyenleri de rahmet nazarıyla bakmamız lazım diye bir ılımlı islam modeli ortaya çıkartıyorlar bu birinci nokta. Aynen bunun bir benzeri ılımlı alevilikdir" dedi.

FETHULLAH GÜLEN'İN YAHUDİ, HIRİSTİYAN VE İBLİS GAYRETİ

Programda konuşan İlahiyatçı Yazar Müslim Karabacak ise "Mehmet Beyin ifade ettiği Fethullah Gülen'e ait olan sözlerle ilgili Yahudi ve Hıristiyanı kurtarıp cennetlik yaptıktan sonra şeytanı da cennetlik yapmaya matuf ifadelerini ona da rahmetten pay ayırma ile ilgili bölüme değinmek istiyorum. Araf Süresi 156 ve 156. ayette Cenabı Hak rahmetini kime nasip edeceğini, Cenabı Hakkın rahmetinden kimlerin istifade edeceğini çok açık bir şekilde ifade ediyor. Yahudilerinde, hıristiyanlarında bu rahmetten nasibi olmadığını Fethullah Gülen'in oradaki ifadesindeki şeytanın bile bu rahmetten pay kapacağı ile ilgili ifadesini de reddeden, şeytanında bu rahmetten zerre kadar nasiptar olmayacağını Cenabı hak beyan ediyor. Fethullah Gülen büyük bir hocaefendi diye taktim edilen bu insanın bu ayetleri bilmemesi mümkün değil o zaman bir çarpıtma söz konusudur. " Ben bu rahmetimi şunlara yazacağım, ittika edenler Allah'ın ölçülerine azami derecede riayet edenlere bu rahmeti yazacağım, zekanını verenlere yazacağım, ayetlerime iman edenlere rahmetimi yazacağım. O kimseler ki ümmi, nebi, resüle tabii olanlara bu rahmetimi yazacağım, o beni ki, ellerindeki Tavrat'ta, İncil'de ismi yazılı olan nebi, ümmi, nebi resüle tabi olanlara ben rahmetimi yazacağım diyor Cenabı hak. Dolayısıyla Allah'ın rahmetinden kimin pay alacağını Yahudilerin, Hıristiyanların, ve İblis'in bu rahmetten pay alıp almayacakları bu ayetten net olarak anlıyorum. Onun için burada başka bir sıkıntı var (Fethullah Gülen'in) Yahudi ve Hıristiyanlardan sonra İblis'i de kurtarmaya gayreti var" diye konuştu.

FETHULLAH GÜLEN YAHUDİ VE HIRİSTİYANDAN SONRA İBLİS'İ BİLE CENNETE KOYDU


FETULLAH GÜLEN İN ÖZGEÇMİŞİ- DERLEME-
FETULLAH GÜLEN İN BÜYÜK SIRRI NEDİR ?.




Neden bulunduğu yerlerin içinde van dan bahsetmez sakladığı sır ne?????

Van dan kaçtıktan sonra neden bir daha hiç doğuya gitmemiştir???

Sevgili okurlar şimdi bakın. Burada fetto terör örgütü liderinin ülkemiz içinde bulunduğu yerlerle ilgili bilgiler var.

Başka kaynaklarda da ha farklı ama Van’nın ilçesindeki kuran kursu görevinden hiç bahsetmez..

Açıklıyoruz!!

"Ermeni olan dedesinin Pasinlerli İbrahim Bey'in hizmetkarlığını yaptığı yıllarda, Rus işgali sırasındaki Ermeni ayaklanmasında İbrahim Bey ve ailesi Ermeni hizmetkarlarının tasallutuna uğrayınca, İbrahim Bey hizmetkarını ve onun ailesinin bir bölümünü öldürür. Ardından, intihar eder. Olaydan sağ kurtulan Fethullah Gülen'in babası, 18-19 yaşlarındayken, İspir'e gelir ve yerleşir.

Fethullah GÜLEN: Müslüman adı alır ve bir Türk kızı ile evlenir. Gülen'in babasının, 'Öyle bir evlat yetiştiriyorum ki, bunları kendi dinleri ile vuracak' dediği de rivayet olunur." ( E.M.H., 2 Haziran 1999)

1968 yılı itibariyle İzmir Merkez Vaizi, İzmir İmam Hatip ve İlahiyatta Öğrenci Yetiştirme Derneği Kestanepazarı Kuran Kursu öğreticisi görevlerinde bulunmuştur.

1969 Ağustos ayı içinde İzmir Buca’da kendi yönetiminde olan dernek ve Kestanepazarı Kuran Kursu’nda okuyan 100 öğrencinin katılımıyla açılan bir kampta, Kuran okumanın yanı sıra Risale i Nur eğitimi yapmıştır.

Aynı yıl içinde Said i Nursi için Isparta’da okutulan mevlüde katılmıştır.

1970′de İzmir’de Nurculuk üzerine programlar yapmış, ayrıca toplantılarda eğitici görevini üstlenmiştir.

1971 Ocak ayı içinde, İzmir İmam Hatip ve İlahiyat Öğrenci Yetiştirme Derneği içinde Nurculuk faaliyetleri yürüttüğü gerekçesiyle dernek idare heyetinden çıkarılmıştır.

Aynı yıl itibariyle Nurculuk faaliyetlerinden dolayı İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından ifadesi alınarak hakkında dava açılmıştır. Anılan komutanlıkça açılan davası sonucunda vaaz etme yetkisi alınmıştır.

1972 Eylül ayı içinde Erzurum’a gitmiş, anılan ilde Nurcu liderle görüşmüş ve çeşitli Nur toplantılarına katılmıştır.

1973 yılı itibariyle Edremit’e tayin edilmesine karşın, İzmir’de ikamet ederek her hafta cuma günleri Edremit Alemzade Camii’nde vaaz vermiş ve her gelişinde ayrı ayrı Nur medreselerinde Nur toplantıları düzenlemiştir.

Aynı yıl itibariyle Edremit Merkez Vaizi görevi sırasında yaz aylarında Edremit civarında açılmış olan ve Nurcu öğrencilerin iştirak ettiği kamplarda Nurculuk faaliyetlerini organize etmiştir.

1974 Eylül ayı içinde Merkez Vaizliği’ne tayin edilmiştir.

1974 1976 yılları arasında yurt çapında çeşitli konularda konferanslar vermiştir.

1976 Temmuz ayı içinde Aydın çevresinde açılması planlanan Nur kamplarında F. Gülen’in fıkıh dersi vereceği öğrenilmiştir.

1976 Ağustos ayı başında İzmir Bornova ilçesi vaizliğine atanmıştır.

Münfesih MSP yanlısı olan Nurculardan Fethullah Gülen, İran’da gerçekleştirilen devrimin Türkiye’de de gerçekleştirilmesini arzulamakta olup, Türkiye’de İslami bir devrim için yurt sathında teşkilatlanmaya önem vermektedir.

İzmir Bornova Merkez Vaizi olduğu dönemde vaaz bantlarının yurt sathında dağıtılmasını sağlayarak Nurculuk propagandası yapmıştır.





KESTANEPAZARI CAMİİ- GİRİŞ(ERKEKYURDU DA BULUNMAKTA.İZMİR'DE NATO KOMUTANLARI İLE BAĞLANTISINI BURADA KURDU..



19.04.1980′de İzmir’de gerçekleştirilen bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; birkaç gün içerisinde “Huruç harekatı” (Atılım harekatı) başlatılacağını, bu harekat için hemen hemen her ilde liderlerin tespit edildiğini, İran’da yapılan İslam harekatının Türkiye’de de böylece başlamış olacağını” belirtmiştir.



KESTANE PAZARI CAMİİ-KEMERALTI-KONAK-İZMİR



1980 yılında İzmir’de bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; “Huruç harekatının başarıya ulaşması için bütün yurtta kendi binalarında ve kiralayacakları müsait yerlerde orta ve yükseköğrenim gören öğrenciler için yurt binalarının açılması, yurtlarda eğitilen öğrencilerin meyvalarını vermesi, kendi fikirleri doğrultusunda çeşitli kitap ve dergilerin basımının gerçekleştirilmesi ile özellikle Türkiye’deki öğretmenlerin büyük bir bölümünün kendi yönlerinde faaliyet göstermeleri gerektiğini” ifade etmiştir.



KESTANEPZARI CAMİİNDE YİNE OLAĞAN BİR VAKIFLAŞMA VE NURCU VAKFI,VAKIFIN ERKEK YETİŞTİRME YURDU DA CAMİİN YANINDA...



24.06.1980 tarihinde, “Denizli Merkez Akyazılı Köyü Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı” Denizli Şubesi’nin açılışında yaptığı konuşmada; “Milletimiz içinde bulunduğu zelil duruma, şeytanın uşakları muallimler ve onların yetiştirdiği inançsız talebeler nedeniyle düşmüştür. Rusya, Müslümanlığın giderek azalması ve komünizmin yayılması amacıyla, Türkiye’ye her yıl yardım göndermektedir. Ahlaksızlık, zina ve anarşi almış yürümüştür” tarzında ifadeler kullanmıştır.

Yazıcı Nurcuların lideri olan Fethullah Gülen, Bornova Merkez Camii’nde verdiği vaazlarında, hükümetin icraatlarını eleştirmiştir.

1980 yılında İzmir’de Nurcuların yayın organı “Sızıntı” adlı dergide zaman zaman “MFD” rumuzu ile yazılar yazmıştır.

12.09.1980 tarihinde Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nca kendisini yakalamaya yönelik operasyonu haber alması sonucu, İzmir’den Erzurum’a kaçmıştır.

16.10.1980 tarihinde müstafi addedilmek için Erzurum’dan 20 günlük, daha sonra Kayseri Tıp Fakültesi’nden 45 günlük rapor alıp Bornova Müftülüğü’ne göndermiştir.

1980 Aralık ayında İzmir Bornova Merkez Vaizliği’nden Çanakkale’ye tayinini yaptırmıştır.

1981 Ocak ayı itibarıyla Isparta ili Uluborlu ilçesinde bulunan Islah Sitesi’ndeki “İmam Hatip Lisesi Öğrencilerini Koruma ve Yetiştirme Derneği” merkezinde gizlenmiştir.

27.02.1981 tarihinde Eyüp İstanbul Hükümet Tabipliği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nce 20 günlük rapor almıştır. 22.03.1981 tarihinde Çanakkale Müftülüğü Merkez Vaizliği’nden istifa etmiştir.

1981 yılında Ankara’da Nurcu liderlerden “Toprak Diş Kliniği” sahibi Hayrettin Toprak‘ın evinde saklanmıştır.

1982 Mayıs ayında Konya’daki Nurcu liderlerle bir toplantı düzenlemiştir.

7.8.1982 tarihinde Keşan’ın bir köyünde gizlenerek “Molla” ve “Dahhak” takma isimlerini kullanmıştır. Aynı yıl itibariyle Sızıntı grubuna mensup şahıslarca, Mekke’de kiralanan bir dükkanda adı geçenin bantları hac süresince Türk hacılarına satılmıştır.

10.06.1983 tarihinde Menemen Helvacıköy’de Y.İ.E. öğrencisi Yaşar Erdoğdu’nun yanında saklanmıştır.Ege Ordu ve İzmir Antalya illeri Synt. Komutanlığı’nın 7 Şubat 1985 tarihli yazısı ile arananlar listesinde yer almıştır.

18 Mayıs 1985 tarihi itibariyle, kendisini maddi yönden destekleyen zenginlere hitaben İstanbul/Altunizade’de bir konuşma yapmış ve özel okullara maddi yardımda bulunmaları için etkileyici öğütlerde bulunmuştur. 23 Eylül 1985 tarihi itibariyle Çanakkale ili Biga ilçesinde mukim Fethullah Gülen grubuna mensup Nurculardan Sabri Kadıoğlu, Abdülkadim Zellüm adlı yazarın “Hilafet Nasıl Yakıldı” isimli eserini, Nurcular ile Milli Görüş mensuplarına ücretsiz olarak dağıtmıştır. 1 Ekim 1985 tarihi itibariyle; Hizb üt Tahrir mensubu Muhammed Kürdi, parti merkezinden aldığı emir üzerine, İzmir’de tahsilini yaparken, Fethullah Gülen ile bir görüşme yapmış, ancak bu görüşmede müspet bir netice alınamamıştır.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından çıkarılan 15 Nisan 1985 gün ve 7130 97/85/Synt. İstihbarat Hrk. Ş. Ks. sayılı aranan şahıslar kitabının 2. kategori, 15. sayfa ve 588 sırasında arananlar arasında yer almıştır.1987 yılında, İstanbul’daki evinde, imamlarına eğitim vermeye başlamıştır.



Ağustos 1987 ayında ders verdiği öğrencilerine yaptığı konuşmada; “Alparslan Türkeş ile görüştüğünü, Türkeş’ten cemaatini şeriat doğrultusunda yetiştirmesini istediğini, onun da kabul ettiğini” ifade etmiştir.

Bu konunun doğru olmadığına dair de sonraki beyanatlarında Türkeş'e; Adnan Menderes'in vebali Türkeş'in boynundadır diye itham ederek göstermiştir...



KİRLETTİĞİ HUTBE YERİ-KESTANEPAZARI CAMİİ



6 Eylül 1987 günü yapılan seçim yasaklarıyla ilgili referandumda, Turgut Özal’ı desteklemek maksadı ile Nurcuların hayır oyu kullanmalarını sağlamıştır.Şubat 1990 tarihinde Korkut Özal’ın dünürünün İstanbul’daki evinde, “ANAP’ın geleceği ile ilgili” toplantıya katılmıştır.

Mart 1990 ayı içerisinde Türkiye’deki İslami faaliyetleri tek bir merkezden koordine etmek amacıyla oluşturulan İslam Şurası içerisinde yer almıştır.1990 yılı içerisinde rahatsızlığı sebebiyle birkaç kez yurtdışına çıkmıştır.

20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler arifesinde münfesih MÇP’ye 3.5 milyar yardımda bulunmuş ve seçimlerde MÇP ile ittifak yapan RP’yi desteklemiştir.

Nisan 1992 ayı içerisinde, Azerbaycan‘a giderek anılan ülkede TV kurma çalışmalarınıbaşlatmıştır.

Aynı tarihte ABD’deki Risale i Nur Enstitüsü’nün çalışmalarını yönlendirmek maksadıyla gizli olarak anılan ülkeye gitmiş, ardından Avustralya’ya geçerek Türk öğrencilerin akademik eğitim gördüğü okul ve kaldıkları yurtları ziyaret etmiştir.

Ayrıca kuracağı üniversitelerde ders verdirmek amacıyla söz konusu ülkelerdeki çeşitli profesörlerle de görüşmüştür.



1992 yılı içerisinde MÇP’den ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmalarına giren Muhsin Yazıcıoğlu’na maddi ve manevi destek vermektedir.

19 Ocak 1994′te Ankara’da kurulan “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’‘nın kurucuları arasında yer almaktadır.

1995 yılı içerisinde ABD, Almanya, İngiltere ve Rusya’nın Türkiye’deki büyükelçileri tarafından ayrı ayrı ziyaret edilmiştir.

Ağustos 1995 tarihi itibarıyla basında çıkan devlet yanlısı beyanları nedeniyle İBDA C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu tarafından ölümle tehdit edilmiştir…



MEHMET DALMAZ



FETHULLAH GÜLEN'İN PAPA'YA YAZDIĞI MEKTUP

Not: Bu mektubun Aksiyon'daki adresi iptal edilmiş. Eski Kaynak :http://arsiv.aksiyon.com.tr/arsiv/167/ M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu / 9 Şubat 1998 Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun. Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi'ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şumullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir. Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile, ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir. Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlikler önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz. Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz. Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır. Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik. Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız. 'Pek muhterem Papa cenapları, ''İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır. ''


FETTULLAH GÜLEN GİZLİ KARDİNAL Mİ? AYTUNÇ ALTINDAL YAZDI...


Aşağıdaki okuyacağınız yazı Gazeteci,yazar Aytunç Altındalın Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri adlı kitabının 115-116 ve 117.sayfalarında bulunan çok araştırılması ve sonucunun Türk Milletine acil olarak duyurulmasının gerektiğini anlatan bir yazıdır.

Bizler Aytunç Altındal gibi yazmıyoruz.O bazı şeyleri biliyor fakat söylemiyor.Ama biz söylüyoruz.Yazının muhatabı Fettullah Gülen denen gizli Katolik kardinalidir..Yıllarca Müslüman kılıfında / kılığında gezinip,şehir,şehir,köy,köy hatta ülke ülke gezerek kendine taraf toplayan bu adamın artık kimliği açıklanmalıdır.

Vatikanın sözünden başka bir şey bilmeyen nursuz şeytanın ve şakirdlerinin derhal Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından atılması gerekmektedir.Yıllarca bize Türk Milletine kan kusturmuş Osmanlı Devletini bile yavaş yavaş yok etmiş hatta şu içinde bulunduğumuz FETİH haftasının mimarı olan Cennet mekan Fatih Sultan Mehmed Hanın katili Arnavut asıllı YAHUDİ doktor gibi İsrailoğullarına yakınlığı ile bilinen bu çıfıtın ne mal olduğu bu tür yazılarla dile getirilmeli ve necip Türk Milleti bu konuda uyarılmalıdır.

28 şubat kadife (!!) devriminin baş mimarlarından olan bu soytarı Çevik Bir adlı emekli Mason olan paşanın dediği gibi ülkede gerçek manada İslami bir din devleti kurmaya çalışmamaktadır.Bu adamın kurmaya çalıştığı devlet Vatikan-Abd-İsrail-Ab dörtlüsünün bize sunduğu ILIMLILAŞTIRILMIŞ (!),EHLİLEŞTİRİLMİŞ (!),HRİSTİYANLIK (!) ÇEVRESİNDE BİRLEŞTİRİLMEYE çalışılan sözde İslami devlettir.

ABD de fbı ajanları tarafından 24 saat boyunca güvenlik içindeki korunan çiftlikte 5000 dolarlık masaj koltuğunda oturup, masonik medyanın Türk Kimlikli Aydın Doğanın Milliyet paçavrası üzerinden cilalanarak Türk Milletine HALİFE olarak yutturulmaya çalışılan Fettullah Gülen artık dönme sinyalleri veriyor.

Kendisinde hastalık var onun için gelmiyor denilen bu Vatikan şarlatanı derhal İslami Kimlikten çıkarılıp PAPAZ kimliği ile dolaşmalıdır.Döndüğünde tırafik sıkışır diye gelmiyor diyen NURCU tayfa çocukların bile güleceği bu sebeple oyalatılan Türk Milleti artık bu ve benzeri gibi DIŞ MİHRAKLARIN yerli taşeronlarını bilmesi anlaması ve uyanması gerekmektedir.

İslamdan,Türklükten fersah fersah uzaktaki bu VATİKANIN İSLAM HALİFESİ nin bizlere ve genç neslimize zerk edeceği ZEHİR in telafisi,panzehiri asla,asla,asla bulunmamaktadır.Onun için her daim Türk Milletine Zaman,Stv,Sızıntı,Aksiyon gibi lağımlarla ulaşmaya çalışan bu sözde halifenin yayınları seyredilmemeli,paçavralarına ilanlar verilmeyerek çöküşünü hazırlamalıyız.Türk Milletine kin ve zehir kusması bu şekilde önlenmelidir.

İşte Fettullah Gülenin gizli kardinal olduğuna dair ip ucu yazısı..



PAPA 2.JOHN PAULUN GİZLİ KARDİNALLERİ


16 Nisan 1995 te Papa 2.John Paul,VATİKAN St.PeterMeydanını dolduran 200.000 kişilik bir kalabalığa,Paskalya mesajını okudu.Papa ilk kez bu paskalya mesajında siyasal haklar edinmek için silahlı mücadele veren örgütleri bizzat dile getirdi.Papa aynen şunları söyledi.

‘’Özellikle Kürtleri,Filistinlileri ve Latin amerikadaki gurupları siyasal haklar elde etmek için silahlı mücadelede bulunmaya son vermeye çağırıyorum.Toplumda karşılıklı kabule ve saygıya dayalı kullanılabilir (equitable) çözümün tek yolu vardır.Diyalog.Ben onları bir an önce diyalog başlatmaya davet ediyorum.’’

Bu Papalık çağrısından sonra ilginç gelişmeler oldu.İlkin Belçikada,sonra da Almanyada ‘’Diyalog’’ gurupları oluştu.Hemen ardından 1995 yılının Eylül ayında ‘’Pkk diyalog istiyor’’ sesleri yükseltilmeye başlandı.Bunları ‘’Türkiye diyalogdan kaçıyor’’ şeklindeki batı basınının manüpile edilmiş haberleri izledi.Türkiye yeniden insan hakları örgütlerinin boy hedefi haline getirildi.

Vatikanın ve onun bürokrasisinin Türkiyedeki siyasi gelişmelerle doğrudan ve açıklanmış iradeyle ilgilenişi işte bu 16 nisan paskalya konuşmasından sonra hız kazandı.Ne hikmetse bu güne değin ‘’Diyalog’’ sözcüğünü telaffuz bile edemeyen bazı çevreler ‘’Din’’ aşkına ‘’Diyalog ve Hoşgörü’’ toplantıları düzenlemeye başladılar.

Papanın ne tür bir diyalog çağrısı yaptığı ise Katolik Kilisesi tarafından yayınlanan resmi belge ve yayınlardan anlaşıldı.Katolik aleminde en ciddi ve en çok izlenen yayın organı olan ‘’THE CATHOLİC WORLD REPORT’’ (Abd tarafından finanse ediliyor) Mayıs 1995 sayısında Türkiyeyi tek taraflı suçlayan bir haber yayınladı (ss.13-14).Haberde Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör John Porterin ‘’Türkiyede Kürtlere Jenosist uygulanıyor’’ şeklindeki demeci verildikten sonra Müslüman Türklerin elindeki Ankara Hükümetinin başta Kürtlere,Aramilere,Ermenilere,Süryanilere ve Rumlara baskı yapmakta olduğu vurgulandı.(Aynı senatör bilindiği üzere ABD de Ermeni soykırımı tezini savunur.İki ay önce (1998 yılı) eşiyle gelerek Türkiyedeki bazı Kürt liderleriyle görüşmüştü.Aynı dergi haziran 1995 sayısında ise tam altı sayfalık bir yazıyla Türkiyenin AB ye girmesini engelleyeceğini duyurdu.Papanın diyalog çağrısının böylece kasıtlı bir Anti-Türkiye kampanyasını seslendiren bir ‘’monolog’’ olduğuda anlaşıldı.

Rastlantı buya 1995 ten buyana Türkiyede diyalogla yatıp,hoşgörüyle kalkanlar,ne hikmetse tıpkı VATİKAN ağzıyla konuşarak terörist bir örgütle Türkiye Cumhuriyetini ‘’Diyalog ve Hoşgörü’’ yutturmacasıyla kendi deyimleriyle ‘’Diplomatik’’ görüşmelerde bulunmak üzere eşit taraflar olarak ‘’Diyalog masasına’’ oturtmaya uğraştılar.Hala da uğraşıyorlar…

Vatikan bu gelişmeleri nasıl değerlendirdi bilinmez .Ama ölmeden evvel Papa 2.Jean Paul sessiz sedasız bir atama yapmıştı.21 şubat 1998 de resmiyet kazanarak yürürlüğe giren bu atama olayı ile Kardinaller Kolejine (Vatikanın senatosu) 20 yeni kardinal daha atandı.Böylece bu PAPA nın ölümünden sonra yapılacak olan seçimde oy kullanma hakkına sahip olan kardinal sayısı 122 ye yükseltildi.(Gerçekte 166 kardinal var.Bunlardan 80 yaşının üstündekiler oy kullanamıyorlar.).Yeni kardinallerin ikiside Amerikalıydı.Bunlardan biri Türkiyedeki ‘’Diyalog ve Hoşgörücüleri’’ yakından tanıyan Chicagolu Francis Kardinal George diğeride eski Denver Başpiskoposu James Kardinal Satfford du.

Ancak ilginç olan bu değildi.Papa 2.john paul neredeyse 100 yıldır uygulanmayan bir ‘’Papalık Hakkını’’ da bu atamalarda kullanmıştı.Vatikan terminolojisinde ‘’in pectore’’ diye bilinen bu uygulamaya göre Papa 20 Kardinale ek olarak ikide ‘’in pecture’’ yani GİZLİ kardinal atamıştı.Söz konusu sözcük Latince ‘’Kilisenin bağrına bastığı gizli evladı’’anlamına gelmektedir.



Diğer bir anlatımla ‘’in pecture’’ ile yıllardır Vatikanın ‘’gizli’’ hizmetinde çalışan ve / fakatKENDİ ÜLKESİNDE KİMLİĞİNİ GİZLEYEN BAŞKA DİNE MENSUP iki kişi şu anda Vatikanda kardinal yapılmış bulunuyorlar.



Papanın özel ‘’audiance=görüşme’’ yapmasından sonra kardinalliğe getirmeye uygun gördüğü bu kişilerin kim oldukları şu anda PAPA dahil sadece 7 kişi tarafından biliniyor.Geleneğe göre papanın bu şahısların kimliklerini ölümünden önce açıklaması gerekiyor,yoksa bu kişilerin ‘’in pecture’’ statüleri kimlikleri açıklanmadan sürecek.



Yıllardır vatikanın isteklerini yerine getirerek ‘’gizli katolik’’ olarak çalıştıkları ve bizzat papanın dediğine göre gerçek kimliklerinin açıklanması halinde ihanetleri nedeniyle kendi ülkelerinde ÖLDÜRÜLEBİLECEKLERİ ihtimali bulunan bu iki kişi acaba kimdir?.Bunlardan birinin Çin Halk Cumhuriyetindeki bir din adamı olduğu tahmin ediliyor.Diğeride acaba Orta Doğudan Müslüman bir lider,kral ve / veya bir din adamı mıdır.Soğuk savaş yıllarında CİA adına çalıştığı bilinen Papa 2.John Paulun Vatikandaki mafyası ‘’OPUS DEİ’’nin orta doğuda hangi liderlerle kolkola ve sermayesiyle iç içe olduğu biliniyor.Bir kaç yıl içinde çok hazin bir ‘’ALDANIŞ’’ la karşılaşmasınlar diye orta doğunun Müslümanları bu soruyu kendilerine sorsalar iyi ederler,kanısındayım..

Aytunç Altındal

Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri (sayfa115-116-117)



3 yorum:

  1. Aydınlatmanın büyük düzeninden birleşik devlete ve tüm dünyaya selamlar, bu aydınlanmanın kardeşliğine katılmak için açık bir fırsattır.
    Kayıp rüyalar ve ayrıca herhangi bir kan kurbanı olmadan zenginlik ve mutluluğun ışığını görebileceğiniz yerler. Ayrıca, yeni üyelerimize, kardeşliğe katılmaları ve aynı zamanda da tercih ettikleri bir hayat için bu fırsatla birlikte, yatırımları ile tercih ettikleri bir yer ve evlerine katılmaları için 550.000 ABD Doları ödüyoruz.

    ILLUMINATE KATILAN YENİ ÜYELERE VERİLEN FAYDALAR.
    1. 550.000 USD USD nakit ödül.
    2. 150.000 USD USD değerinde yeni bir Şık Rüya ARABA
    3. Seçtiğiniz ülkede bir rüya evi satın aldı.
    Dünyadaki en iyi 5 ile randevu ayı.
    Liderler ve dünyanın en önemli 5 ünlüleri. Eğer ilgileniyorsanız, lütfen önceki e-posta adresi ile iletişime geçin = greatilluminate99@gmail.com



    NOT; Hindistan, Türkiye, Afrika, Amerika Birleşik Devletleri, Malezya, dünyanın herhangi bir yerinden katılabileceğiniz bu İlluminati kardeşliği
    Dubai, Kuveyt, İngiltere, Avusturya, Almanya, Avrupa. Asya, Avustralya, vb.


    Selamlar TEMPLE ILLUMINATE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

    YanıtlaSil
  2. MERHABA
    izleyici nihayet Illuminati davlumbazına nasıl katıldığım ve ZENGİN, ÜNLÜ VE GÜÇLÜ olduğum hakkındaki referansımı paylaşmak için burada, davlumbazın bir üyesi olmak için elimden geleni yaptım ama sonunda bir tanıklık yapmadan önce birkaç kez dolandırıldım Bu yüzden ajanla temasa geçtim, o kadar korktum ki davlumbana katılmadan önce bana çok para isteyecekti ama sürprizime göre sadece yaptığım eşyaları satın almak istedi ve bugün dünyaya anlatmaktan çok mutluyum zengin ve hepsi ile birçok iş kurabilmiş, kişisel hesabımda toplam 20 milyon dolar var ve ayrıca dünya çapında Illuminati tarafından emanet edilen ve aynı zamanda istediğimi yapma gücü ... Bir çok insanın yolda olabileceğini biliyorum ve burada yardım isteyin
    resmi e-posta: illuminatibrotherhood5555@gmail.com
    Whats-app: (+ 3197005034579)


    Dolandırıcılara dikkat edin ve 18 yaşından büyük olmalısınız.

    YanıtlaSil
  3. MERHABA
    izleyici nihayet Illuminati davlumbazına nasıl katıldığım ve ZENGİN, ÜNLÜ VE GÜÇLÜ olduğum hakkındaki referansımı paylaşmak için burada, davlumbazın bir üyesi olmak için elimden geleni yaptım ama sonunda bir tanıklık yapmadan önce birkaç kez dolandırıldım Bu yüzden ajanla temasa geçtim, o kadar korktum ki davlumbana katılmadan önce bana çok para isteyecekti ama sürprizime göre sadece yaptığım eşyaları satın almak istedi ve bugün dünyaya anlatmaktan çok mutluyum zengin ve hepsi ile birçok iş kurabilmiş, kişisel hesabımda toplam 20 milyon dolar var ve ayrıca dünya çapında Illuminati tarafından emanet edilen ve aynı zamanda istediğimi yapma gücü ... Bir çok insanın yolda olabileceğini biliyorum ve burada yardım isteyin
    resmi e-posta: illuminatibrotherhood5555@gmail.com
    Whats-app: (+ 3197005034579)


    Dolandırıcılara dikkat edin ve 18 yaşından büyük olmalısınız.

    YanıtlaSil