Mişna: İbrânîce tekrar demektir. Sözlü emirlerin, kanûn hâline getirilmiş ilk hâlidir. Yahudi îtikatına göre, Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma, Tûr dağında Tevrât kitabını (Yazılı emirleri) verdiği gibi, bazı ilimleri, yâni (Sözlü emirler)i de söyledi. Mûsâ, bu ilimleri Hârûn, Yûşâ' ve Eliâzâra bildirdi. Bunlar da, kendilerinden sonra gelen Peygamberlere bildirdiler. Eliâzâr, Şu'ayb aleyhisselâmın oğludur [Mir'ât-i kâinât]. Uzeyr aleyhisselâma yahudilerin Azrâ dedikleri (Müncid)de yazılıdır. Bu bilgiler, neslden nesle, yâni hahamlardan hahamlara rivayet edildi. Mîlâddan önce 538 ve mîlâddan sonra 70 senelerinde çeşidli Mişnalar yazıldı. Bunlara yahudilerin âdetleri, kanûn müesseseleri, hahamların bir mevzû'daki tartışmaları ve şahsî görüşleri de karıştırıldı. Böylece Mişnalar, hahamların indî görüş ve münâkaşalarını ifâde eden kitaplar hâline geldi. Yahudi hahamlarından Akiba, bunları topladı ve kısmlara ayırdı. Talebesi, haham Meir, bunlara ilâveler yaparak basitleştirdi. Daha sonraki hahamlar bu rivayetlerin, te'lîfi ve bir araya toplanması için çeşidli üsûller ve şartlar koydular. Böylece pek çok rivayetler ve kitaplar zuhûr etti. Nihâyet bunlar, Mukaddes Yehûdâya (Judah Hanesiye) ulaştı. Yehûdâ, bu karışıklıklara son vermek için, mîlâdın ikinci asrında, bu kitapların en sağlam kabûl edilenini yazdı. Yehûdâ, mevcut nüshalardan, bilhassa Meirin yazdığı nüshadan istifâde ederek, kırk yılda bir kitap vücûde getirdi. Bu kitap, diğerlerini içinde toplıyan, en son ve meşhûr (Mişna) oldu. Mişnanın yazılmasına iştirâk eden, fikirleri Mişnada yazılı olan, mîlâdî birinci ve ikinci asırda yaşayan yahudi hahamlara (Tannaim) yâni (muallim) derler. Yehûdâ en son muallimlerdendir. (Hâkim) diye de tabîr olunurlar. (Gamârâ)nın toplanmasına iştirâk eden hahamlara (Amoraim) yâni (îzâhcılar) derler. Bunlar muallimlerin fikirlerinin yanlışını çıkaramaz, ancak îzâh edebilirler. Mîlâddan sonra altıncı ve yedinci asırlarda, Talmuda şerh ve ilâve yapanlara (Saboraim) yâni (akıllılar veya münâkaşacılar) denildi. Talmudu şerh ve tefsîr eden hahamlardan, yahudi konsillerinin başkanı olanlarına (Geonim) denilir ki, fetvâ veren demektir. Konsil başkanı olmayanlara ise (Posekim) yâni karar verenler, tercîh edenler derler. Yehûdâdan sonra gelen hahamlar, Mişnaya ilâve ve şerhler yapmışlardır. Mişnanın lisanı, kendisinde Yunanca ve Lâtincenin te'sîri görülen Yeni İbrânîce (Neo Hebrew)dir. Mişnanın yazılmasından maksad, yazılı emir kabûl edilen, Tevrâtı tamamlayıcı olan, sözlü emirleri tanıtmaktır. Yehûdânın, yazdığı Mişnaya almadığı ve diğer hahamların yazdığı Mişnalardaki mâlûmatlar sonradan toplandı. Bunlara İlâveler(Tosefta) denildi. Mişnalar, Tevrâtlardan daha basît olup, kelime ve cümle şeklleri onlardan çok farklıdır. Emirler, umûmî kâideler şeklinde bildirilmiştir. Dikkat çekici misâller verilmiştir. Vâki' olmuş hâdiselere bâzan rastlanılır. Emirler beyan edilirken, kaynak olarak Tevrâtlarının âyetleri verilir. Mişna 6 kısmdan müteşekkildir: 1- Zerâim (tohumlar), 2- Moed (Mubârek günler, Bayram ve oruç günleri gibi), 3- Naşim (Kadınlar), 4- Nezikin (Zararlar), 5- Kedoşim (Mukaddes şeyler), 6- Tehera (Tahâret, temizlik)dir. Bunlar altmışüç risâleye, risâleler de cümlelere taksîm edilmiştir. Gamârâ: Yahudilerin Filistin ve Bâbilde iki mühim dînî mektepleri vardı. Bu mekteplerde, Amoraim (îzâhcılar) denilen hahamlar, Mişnanın mânasını açıklamaya, tezâdları düzeltmeye, örf ve âdetlere dayanarak verilen hükmlere kaynak aramaya, olmuş veya olmamış, yâni teorik mes'eleler üzerinde hükmler vermeye çalıştılar. Bâbildeki hahamların yaptıkları şerhlere (Bâbil Gamârâsı) denildi. Bu Gamârâ, Mişna ile berâber yazıldı. Meydana gelen kitaba (Bâbil Talmud)u denildi. Kudüsteki hahamların yaptıkları şerhlere de, (Kudüs Gamârâsı) denildi. Bu Gamârâ da Mişna ile berâber yazıldı. Meydana gelen bu kitaba (Kudüs Talmud)u denildi. Filistin Gamârâsı, bir rivayete göre mîlâdî üçüncü asırda tamamlandı. Bâbil Gamârâsı, mîlâdın dördüncü asrında başladı ve altıncı asrında tamamlandı. Daha sonra, Kudüs ve Bâbil şerhleri tefrîk edilmeksizin Mişna ve bir Gamârâya(Talmud) tabîr edildi. Bâbil Talmudu, Kudüs Talmudunun üç misli daha uzundur. Yahudiler, Bâbil Talmudunu Kudüs Talmudundan daha üstün tutarlar. Mişnanın bir-iki cümlesi, bâzan Talmudda on sayfa anlatılır. Talmudun anlaşılması, Mişnadan daha zordur. Her yahudi, din eğitiminin üçte birini Tevrât, üçte birini Mişna, üçte birini de, Talmuda ayırmak mecbûriyetindedir. Hahamlar, Talmudda, bir kimse kötü bir şeye niyyet etse, onu yapmasa bile günahkâr olacağını bildirmişlerdir. Onlara göre, hahamların nehy ettiği birşeyi yapmaya niyyet eden kişi, necis, pis olur. Bu îtikatların [inançların] kaynağı olan Talmuda müslümanlar (Ebül-Encâs=Necâsetlerin babası) demiştir. (Hebrew Literature sayfa 17). Yahudiler, Talmuda inanmıyanı, onu kabûl etmiyeni, yahudi saymazlar. Bunun için yahudiler, sâdece Tevrâtı kabûl eden ve ona bağlanan Karâim yahudilerini yahudi kabûl etmezler. Yahudi din adamları, Kudüs ve Bâbil Talmudları arasında büyük farklar, tezâdlar olduğunu itiraf etmekten sakınırlar. Bâbil Talmudu, ilk defa mîlâdî 1520-1522 de, Kudüs Talmudu ise, 1523 senesinde Venedikte basıldı. Bâbil Talmudu, Almanca ve İngilizceye, Kudüs Talmudu da, Fransızcaya terceme edilmiştir. Bâbil Talmudunun % 30'unu, Kudüs Talmudunun % 15'ini hikâyeler ve kıssalar teşkil eder. Bu hikâyelere (Hagada) derler. Yahudi edebiyatının esasını bu hikâyeler teşkîl eder. Mekteplerinde bunları okuturlar. Yahudi mekteplerinde, hattâ üniversitelerinde Tevrât ve Talmudun öğrenilmesi ve öğretilmesi mecbûrîdir. Hıristiyanlar, Talmuda düşman olup, ona şiddetle hücûm etmektedirler. Hıristiyanların, yahudilere yaptıkları zulmleri, işkenceleri, kitabımızın çeşidli yerlerinde bildirdiğimiz için, burada zikretmiyeceğiz. Ancak, hıristiyanların yahudilere Talmudla ilgili yaptıkları zulmlerden kısaca bahs edelim: Fransa, Polonya ve İngiltere gibi, hıristiyan beldelerde, Talmudlar toplattırılmış ve yakılmıştır. Yahudilerin evlerinde bile Talmud bulundurmaları yasak edilmiştir. Talmud hükmlerini açıklayan en mühim kişiler, Yahudi dönmeleri Nicolas Donin ile Pablo Christianidir. Pablo Christiani, mîlâdî onüçüncü asırda , Fransa ve İspanyada yaşamıştır. 1263 senesinde İspanyanın Barcelona şehrinde yapılan münâzarada hahamlar, Talmudun katı prensiblerine ve yazılarına karşı vârid olan suâllere (Cevap veremediler), bunları müdâfeadan âciz kaldılar. (El-Kenz-ül-Mersüd fî Kavâid-it-Talmud) kitabının beyanına göre, Talmudda, Îsâ aleyhisselâmın Cehennemin derinliklerinde, zift ve ateş arasında olduğu, Hz. Meryemin asker Pandira ile zinâ ettiği, kiliselerin necâset dolu [pislik] olduğu, papazların kelblere [köpeklere] benzediği, hıristiyanların öldürülmesi lâzım olduğu gibi husûslar yazılıdır. 927 [m. 1520] de Papanın izni ile Bâbil Talmudu, üç sene sonra da Kudüs Talmudu basılmış, bundan otuz yıl sonra yahudiler için felaketler zuhûr etmiştir. 9 Eylül 1553 de Romada ele geçirilen bütün Talmud nüshaları yakılmıştır. Bu hâl, diğer İtalya şehirlerinde de tabîk edilmiştir. 1554 senesinde Talmud ve diğer İbrânîce kitaplara sansür konulmuştur. 1565 de Papa, Talmud kelimesinin kullanılmasını dahî, yasak etmiştir. 1578-1581 seneleri arasında Talmud, Basel şehrinde yeniden basılmıştır. Bu baskıda, bazı risâleler çıkarılmış, hıristiyanlığı kötüleyen birçok cümleler kaldırılmış, birçok kelimeler de değiştirilmiştir. Bu tarihten sonra, Papalar yine Talmudları toplatmışlardır. Endülüs Emevî Sultânlarının dokuzuncusu İkinci Hakem, haham Joseph Ben Masesa emrederek, Talmudu Arapcaya terceme ettirmiştir. Okunduktan sonra, bu tercemeye (Keseye konan pislik) ismi verilmiştir. İkinci Hakem, 366 [m. 976] da vefât etti. Karâim yahudileri, Talmudu red etmiş ve bunu bid'at kabûl etmişlerdir. Talmuda göre kadın, dînî mekteplere alınamaz. Çünki hafîf akıllıdır ve ona din eğitimi şart değildir. (Kim kızına Tevrât öğretirse, ona kötü bir şey öğretmiş olur) cümlesi haham Eliazerindir. (Mişna, Naşim (kadınlar), Sotak kısmı 216). Yahudi haham Mûsâ bin Meymun, bundan maksadın Tevrât değil, Talmud olduğunu zikretmiştir. Talmud, müneccimliğin insan hayatına hükm eden bir ilim olduğunu bildirmektedir. Talmud, (Güneş tutulması, milletler için kötü bir alâmettir) demektedir. [Evil-Sign] Ay tutulmasının ise, yahudiler için kötü bir alâmet olduğu yazılıdır. Talmud, sihir ve kehânetlerle doludur. Birçok şeyleri ifrîtlere (Demons) bağlamışlardır. Haham Rav Hunr (Her birimizin sağında onbin, solunda onbin ifrît [şeytan] bulunur) demektedir. Haham Rabba ise, (Havradaki vaaz sırasında zuhûr eden izdiham, ifrîtler sebebi iledir. Elbiselerin eskimesi, ifrîtlerin sürtünmelerindendir. Ayakların kırılması, yine ifrîtler sebebi iledir) demektedir. Talmudda, şeytanların, öküzlerin boynuzlarında raks ettikleri, şeytanın Tevrât okuyanlara zarar veremiyeceği, Cehennem ateşinin, Benî İsrâîlin günahkârlarını yakmıyacağı yazılıdır. Yine Talmudda, Benî İsrâîlin günahkârlarının oniki ay Cehennemde yanacağı, Kıyâmeti inkâr edenlerin ve diğer milletlerden olan günahkârların elîm bir azâb içinde ebedî olarak kalacakları, orada vücûdlarının kurtlarının ölmiyeceği ve ateşlerinin sönmiyeceği yazılıdır. Yine bazı hahamlar Talmudda, ruh cesedden ayrıldıktan sonra, hesap olmadığını, günahlardan cesedin mes'ûl olduğunu, ruhun cesedden mes'ûl olmasının mümkin olmadığını yazmışlardır. Başka bir haham da, yine Talmudda buna itiraz etmiştir. Talmudda, (Hahamlardan bazıları, insan ve karpuz yaratmaya kâdirdir) diye yazılıdır. Bir hahamın, bir kadını dişi merkeb hâline getirdiği, üzerine bindiği, onunla çarşıya gittiği, sonra da başka bir hahamın, onu eski hâline çevirdiği, Talmudun rivayetlerindendir. Talmudda, hahamların hârikulâde işleri, yılanlar, kurbağalar, kuşlar ve balıklara âid pekçok efsâne ve kıssaları yazılıdır. Yine Talmudun beyanına göre, ormanda bir yırtıcı hayvan olup, Rum kayseri bunu görmek istemiş, bu hayvan Romaya 400 mil yaklaşınca kükremiş ve Roma şehrinin duvarları yıkılmıştır. Yine Talmudun beyanına göre, ormanda bir yaşında bir öküz, Tûr dağı kadar imiş. Çok büyük olduğu için, bunları kurtarmak Nuh aleyhisselâma çok zor gelmiş ve bunlardan sâdece birini boynuzlarından gemiye bağlamış. O zamanın Bashan (Bolan) beldesinin mâliki olan (Avc), vücûdu çok büyük olduğu için, gemiye binememiş, o da öküzün sırtına binmiş. Bu melik Avc, dünya kadınlarından biri ile evlenen bir melekten doğan Amâlikalılardan imiş. Ayağı 40 mil uzunluğunda imiş. Akıl ve mantığın aslâ kabûl edemiyeceği daha nice safsatalar... Yine Talmudun bildirdiğine göre, Titus mâbete girmiş, kılıcını çekerek mâbetin perdesini parçalamış ve perdeden kan akmış, onu cezâlandırmak için, bir sivrisinek gönderilmiş ve beynine girmiş. Titusun beyninde sinek güvercin gibi oluncaya kadar büyümüş. Titus ölünce kafası açılmış, sivrisineğin bakırdan bir ağzı ve demirden ayakları olduğu görülmüş imiş. Hahamların öğrettiği şeylere itiraz edenlerin cezâlandırılacağı, bir yahudi, bir yabancı yanında bir yahudinin aleyhine şâhitlik yaparsa, lânetleneceği, bir yahudinin yabancıya karşı yaptığı yeminin hükmü olmadığı, yine Talmudun beyanlarındandır. Talmudun Hoşem hamişpat, Yoreh deah, Sultan Arah kısmlarında, (Yahudi olmıyan kimselerin kanını akıtmak Allaha kurban takdim etmektir), (Yahudilik maksad ve gayesi için işlenen bütün günahlar, gizli olmak şartı ile mubâhtır), (Yalnız yahudi olanlara insan gözü ile bakılır. Yahudi olmayanlar birer hayvandır), (Allah dünyanın bütün servetini sâdece yahudilere tahsîs etmiştir), (Hırsızlık etmeyiniz emri sâdece yahudiler içindir. Diğer milletlerin canları ve malları helâldır), (Yahudi olmıyanların ırzı, nâmusu helâldır. Zinâ etmiyeceksin emri yahudiler içindir), (Yahudi olmayanın, malını çalan ve işini elinden alan bir yahudi, iyi bir iş yapmıştır), (Emirlerimizi, yahudi olmıyan birine haber vermek, bütün yahudileri katledilmeleri için ihbâr etmekle aynıdır. Yahudi olmıyanlar, kendileri için öğrettiğimiz şeylerden mâlûmat sahibi olunca bizi sürgün ederler), (Ziraatten daha aşağı bir iş yoktur) gibi cümleler vardır. Talmudda, yahudilerin bekledikleri Mesîh için, (Mesîh, yahudi olmıyanları, harb arabalarının tekerlekleri altında ezecektir. Büyük harb olacak ve insanların üçte ikisi ölecektir. Yahudiler gâlib olacak, mağlup olanların silâhlarını yedi sene yakacak olarak kullanacaklardır. Diğer milletler yahudilere itaat edeceklerdir. Mesîh hıristiyanları kabûl etmiyecek ve onları tamamen imhâ edecektir. Bütün milletlerin hazîneleri yahudilerin ellerine geçecek, yahudiler çok zenginleşecekler. Hıristiyanlar yok edilince, diğer milletlerin gözleri açılacak, onlar da yahudi olacaklardır. Böylece yahudiler dünyaya hâkim olacak, dünyanın hiç bir yerinde yahudi olmıyan kimse kalmıyacaktır) demektedir. TENBÎH - İşbu (Cevap veremedi) kitabı gösteriyor ki, hıristiyanlar ve yahudiler, her zaman müslümanlara saldırmış, kitapları ile, radyo ve televizyonları ile ve devlet kuvvetleri ile, islâmiyeti yok etmeye çalışmışlardır. Bu saldırılarının başarılı olması için, önce islâm ilimlerini, islâm âlimlerini yok etmişler, gençlerin dinden habersiz, câhil yetişmelerini sağlamışlardır. Hıristiyan misyonerlerinin ve hâin komünistlerin tuzaklarına düşerek, onların hîlelerine, yalanlarına aldanan, islâmiyetin meziyyetlerini, üstünlüklerini ve ecdadının şanlı, şerefli başarılarını öğrenmekten mahrum bırakılan müslüman evlatlarından bazıları, zamanla söz ve yazı sahibi oldular. Ötede beride, câhilce, ahmakca konuşmaya başladılar. Meselâ, (Dedelerimiz çöl kanûnlarına tâbi olmuş, islâmın akıllara, fikirlere vurduğu kara zincirler içinde hareketsiz kalmış, ilk çağ hayatı yaşamışlar. Öldükten sonra, dirilmek varmış. Cennetlerde nîmetler, eğlenceler, Cehennemde ateşte yanmak varmış gibi telkînler altında dünyadan soğutulmuş, tanrı dedikleri, ne olduğu belirsiz birisine tevekkül ederek, tenbel, miskin, hayvan gibi yaşamışlar. Biz onlar gibi gerici değiliz. Üniversiteyi bitirdik. Avrupa ve Amerika medeniyetini, bunların fende, teknikteki ilerlemelerini tâkîb ediyoruz. Zevk ve eğlence içinde yaşıyoruz.Namaz, oruç gibi şeylerle zamanımızı öldürmüyoruz. İlerici, aydın kimsenin câmide, Mekkede işi ne? Oğlan, kız bir arada, çalgı, şarkı, içki, kumar,......, gibi zevkler, eğlenceler bırakılıp da, namaz, oruç, mevlid gibi can sıkıcı şeylerle ömür çürütülür mü? Cenneti, Cehennemi kim gitmiş, kim görmüş. Yaşadığımız tatlı hayat, bir vehm, bir hayâl için terk edilir mi?) diyorlar. Bu zevallı kimselerin, imrendikleri, aydın, ilerici, modern dedikleri Avrupalı, Amerikalı devlet, siyâset, fen adamlarının ve benzemeye özendikleri milyonlarca batılının, öldükten sonra dirilmeye, Cennete, Cehenneme, Allahü teâlâya ve Peygamberlere inandıklarını, her pazar günü akın akın kiliselere giderek ibâdet ettiklerini, bu kitabımızdan öğrenerek, insâfa gelmelerini, aldatılmış olduklarını anlamalarını dileriz. |
DECCALLE İLGİLİ HADİSLER Yalancı Deccaller, sizin ve ceddinizin işitmediği şeyleri anlatırlar, onlardan sakının.) [Müslim]
(Deccal, ilah olduğunu söyler.) [İ.Ebi Şeybe] .. Deccal bir kavmin üzerine gelir ve onları dâvet eder. Onlar da ona iman edip kendisinin çağrısına uyarlar. Ardından semaya emreder, sema yağmur yağdırır. Yere emreder de, yer her türlü bitkiyi bitirir... Bir harabeliğe uğrar ve ona hitaben: ‘Hazinelerini ortaya çıkar’ diye emreder. Sonra yetişkin gençlik dolu bir civanmert çağırır. Onu kılıçla vurup, iki parça halinde keser. Parçalarını bir ok atımı mesafesi kadar birbirinden ayırır. Sonra, parçaladığı genci çağırır. O da hemen yüzü parıldayarak ve güler halde ona yönelir, gelir. ...” (Müslim, Fiten, 110)
Modernlik Maskesi Altında Gizlenen Batıl Öğretiler: Kabala'nın Gerçek Yüzü
Kabala, ne zaman doğmuş ve nasıl gelişmiştir?
Bu batıl öğretinin putperest kökeni gizlenerek hedeflenen nedir?
Tarihçiler tarafından "Yahudiliğin damarlarına giren ve onu tamamen ele geçiren gizli bir zehir" olarak tanımlanan Kabala, tüm sapkın ilkelerine rağmen bazı çevreler tarafından neden desteklenmektedir?
Siyonizmi Deşifre Kabala ve Talmud Nedir?
Siyonizm, kendi çıkarları doğrultusunda hareket edebilmek için Yahudiler arasında Talmud’u, kendi aralarında da Kabala adlı kitabı kullanıyor. Peki, bu kitaplar nedir?
KABALA NEDİR?
“Modern Masonluk Kabalist esasları muhafaza etmiştir. Bundan başka mason sistemleri, tamamiyle kabalist fikirlere ve ilme dayandırılır.” (Çırak Kardeşlik Kolu, no, 3 sh. 13-14)
Kabbala, Tevrat inmeden çok daha önceleri Yahudi ruhban sınıfının geliştirdiği bir öğretidir. Kabbala büyü ve şeytani güçlerle bağlantı sanatıdır.
“Negatif güçlerin öğretisi” olarak tanımlanan Kabalizm temelde şeytanın dinini tüm özelliklerini içerir. Masonluk tamamen kabalist öğretiye dayalıdır.
“Gelenek” veya “Ağızdan kulağa” anlamına gelen kabala “sır” esasına dayalıdır. Bu sırların tamamı “Jerusalem Lodge (Kudüs Locası) nın üç Kabalisti tarafından ezberde tutulur. Kabalistlerden biri öldüğünde diğeri İsrail’in 70’ler Meclisinden (Sanhedrin) seçilen bir aday aynı bilgileri devralır.
“Kabala kitaplarının metinleri sembollerle doludur. Her devirde bunların manasını bilen üç Yahudi bulunur. Bunlardan ölenin yerine bir alt kadameden (Sanhedrin 70’ler meclisi) en iyisi seçilir, diğer ikisi tarafından sırlara vakıf edilir.” (Türk Mason Dergisi, s.21, sh.1095)
“Sanhedrin üyelerinin tümü büyü bilmek zorundadır.” (Das Reich Satans, Karl R.H. Frick, sh. 85)
Faal, Kara Büyü ve Şeytanla ilişki kurma ile ilgili bilgileri kapsayan Kabala, Masonik öğretinin temelini oluşturur. Bu nedenle Kabala’nın teorik ve pratik uygulamarı ile ilgili bilgiler 33 kademeye ayrılmıştır. Kabala’nın vermeye çalıştığı eğitimin özü ise metafizik güçlerle irtibat kurarak (onlara göre) Evrenin ulu Mimarı Şeytan’ın sırrının tüm manalarını içeren bilgiye ulaşmaktır.
“Kabala büyücülüğün anlamını kavrar. Kabala sayesinde kara büyü dünya çapında itibar görmüştür.” (Das Reich Satans, Karl R.H. Frick, sh. 101)
“Kabala bilinçaltının kapılarını açan ve ruhu saran manevi değerlerin dışarı çıkmasını sağlayan anahtardır. Masonluk onu insanın yaşamı anlaması için gerekli görür” (New Age Mason Dergisi sayı 77, sh. 31)
Kabalist eğitimle yetiştirilecek olan adaylar, Mason Üstad-ı Azamlar tarafından dikkatle seçilir ve aday, ancak bir kademenin bilgilerini tam anlamıyla hazmedince diğer bir kademeye geçebilir. Bu taktiğe masonik dilde: “Uykulu gözlere ışığın yavaş yavaş verilmesi” denir.
TALMUD
Yahudi Hahamlar, Tevrat’ı bozup değiştirmekle yetinmemişlerdir. Tevrat’ta bulunan bütün hükümler hahamlarca bir araya getirilmiş, detaylandırılmış ve çeşitli eklemelerle açıklanmıştır. Talmud, bu Tevrat yorumunun (tefsirinin) ismidir.
Tevrat üzerinde yapılan bu yorum ve açıklamalar, asırlarca nesilden nesile aktarılmıştır.
Milattan sonra 2. yy’da bu yorum ve açıklamaları Yahudi Haham Nasi Yuda, yazılı hale getirerek Talmud’u oluşturmuştur. Bu Talmud iki kısımdan oluşur. Asıl kısmı oluşturan Mişna ile, yorum kısmını oluşturan Gemera.
Talmud, Yahudi dinide büyük önem taşımaktadır. Okullarda Tevrat ile birlikte okutulan Talmud, bir yasa niteliğindedir. Yahudilerin kabul ettiği şu prensipten, Talmud’a ne kadar önem verdikleri belli olmaktadır.
“Her Yahudinin öğrenimini üç kısma ayırması ve üçte birini Tevrat’ın eğitimine, diğerini Mişna’nın eğitimine ve diğerini de Gemara eğitimine ayırması gerekir.” (İbrani Edebiyatı s.14)
Hahamlar, Tevrat’taki dünya hakimiyeti ile ilgili hükümleri Talmud’da genişletmektedirler. Bütün özlem ve isteklerini bu kitaba sokan hahamlar, Mesih inancını da Talmud’da detaylı olarak anlatmışlardır.
Bunun yanı sıra, Yahudi ırkının üstünlüğü inancı, Talmud’da çok ayrıntılı olarak işlenmiştir. Bu inanca göre Yahudinin üstünlüğü ahiret için de geçerlidir. Talmud’a göre cehennem ateşi Ben-i İsrail günahkarları ve hahamların talebeleri üzerinde etkili olmayacaktır.
Talmud, Yahudilerin dünyanın sahibi olduğunu iddia eder. Talmud’a göre, Yahudi olmayan birsinin malı, onu ilk bulan Yahudinindir. Yahudiler bütün ırklardan üstündür. Diğer milletlerin tohumu hayvan tohumudur.
Masonluğun Kabala ile nasıl bir bağlantısı vardır?
Kabala, kelime anlamıyla "sözlü gelenek" demektir. Ansiklopedilerde veya sözlüklerde, Yahudi dininin mistik, batıni bir kolu olarak tarif edilir. Bu tanıma göre, Kabala, Tevrat'ın ve diğer Yahudi dini kaynaklarının gizli manalarını araştıran bir öğretidir. Ancak konuyu biraz daha yakından incelediğimizde, karşımıza daha farklı gerçekler çıkmaktadır. Bu gerçeklerin bizi ulaştırdığı sonuç, Kabala'nın, Yahudiliğin temeli olan Tevrat'tan da önce var olan, Tevrat'ın vahyedilmesinden sonra da Yahudiliğin içine nüfuz eden "pagan" (putperest) bir öğreti olduğudur.
Kabala hakkındaki bu ilginç gerçeği, Türk masonlarından Murat Özgen Ayfer, “Masonluk Nedir ve Nasıldır?” adlı kitabında şöyle anlatır:
"Kabala, özellikle Yahudi dini ile bağlantılı olmak üzere, metafizik nitelikli, kendine özgü bir ezoterik sistemi olan bir gizemci felsefenin genel adıdır. Yahudi gizemciliği olarak benimsenmekle birlikte, içerdiği öğelerden birçoğu, aslında Tevrat'ın ortaya çıkışından çok daha eski bir tarihte oluşturulmuş bulunduğunu göstermektedir."
Kabala'nın Yahudilikten daha eski olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Yahudi tarihçi Theodore Reinach, Kabala'yı "Yahudiliğin damarlarına giren ve onu tamamen ele geçiren gizli bir zehir" olarak tarif eder. Salomon Reinach ise Kabala'yı "insan zihninin en kötü sapmalarından biri" olarak tanımlamaktadır.
Kabala'nın "insan zihninin en kötü sapmalarından biri" olarak görülmesinin nedeni, bu öğretinin büyük ölçüde "büyü" ile ilgili olmasıdır. Kabala, binlerce yıldır hemen her türlü büyü ritüelinin temel taşlarından birini oluşturmuştur. Kabala ile uğraşan hahamların büyü gücüne sahip olduğuna inanılmıştır. Yahudi olmayan pek çok insan da Kabala'nın gizeminden etkilenmiş, bu öğretiyi kullanarak büyü ile uğraşmıştır. Ortaçağ'ın sonlarında Avrupa'yı saran, özellikle simyacılar tarafından benimsenen batıni çalışmaların kökeninde de Kabala'nın büyük rolü vardır.
Masonluğun Kabala ile Bağlantısı Var mıdır?
Mason örgütü Kabala ile çok yakından ilgili olan bir gruptur. Masonluk Kabala'daki sembollerin birçoğunu aynen almıştır. Bunların içinde en önemlisi Sefirot denilen şifresel grafiktir. Kabalist felsefenin şematik özeti olan bu çizim, hem mason hem de kara büyü kaynaklarında geçer. Sefirot ayrıca mason localarındaki oturuş şeklini de belirler. Masonların loca dizilişi, bu modele göre uygulanmaktadır.
İşte garip olan taraf, tam da bu noktadadır: Yahudilik, Tevrat'ın Hz. Musa'ya vahyedilmesi ile doğmuş İlahi bir dindir. Ama bu dinin içinde, İlahi vahyin kesin olarak yasakladığı büyücülüğü benimseyen Kabala adlı bir öğreti bulunmaktadır. Bu durum, Kabala'nın aslında Yahudiliğe dışarıdan ve sonradan giren bir unsur olduğunu göstermektedir.
Peki bu unsurun kaynağı nedir?
Yahudi tarihçi Fabre d'Olivet, bu soruya "Eski Mısır" cevabını verir. Fabre d'Olivet'e göre, Kabala'nın kökeni Eski Mısır'a uzanmaktadır. Kabala, İsrailoğulları'nın bazı liderlerinin Eski Mısır'dan öğrendikleri, sonra da nesilden nesile aktardıkları sözlü bir gelenektir.
Bu nedenle, Kabala ve masonluk ilişkisinin kökenini bulmak için, Eski Mısır'a bakmak gerekmektedir.
Kabalacılığın Eski Mısır'daki Kökleri
Ayetlerde bildirildiği gibi, Mısır'da iki önemli güç odağı bulunmaktadır: Firavun ve onunla birlikte söz sahibi olan yönetici kadro. Bu kadro, çoğu zaman Firavun üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Firavun onlara danışır ve zaman zaman onların telkinlerine göre hareket ederdi. Aşağıdaki ayetler, bu yönetici kadronun Firavun üzerindeki etkisine işaret etmektedir:
"Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi. (Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi). Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür." "Sizi topraklarınızdan sürüp-çıkarmak istiyor. Bu durumda ne buyuruyorsunuz?" Dediler ki: "Onu ve kardeşini şimdilik bekletiver, şehirlere de toplayıcılar yolla." (Araf Suresi, 107–111)
Dikkat edilirse, ayetlerde, Firavun'u yönlendiren, onu Hz. Musa'ya karşı kışkırtan ve yöntemler gösteren bir kadro olduğu haber verilmektedir. Mısır tarihinin kayıtlarına baktığımızda, bu "kadro"nun iki temel unsuru olduğu görülür: Ordu ve rahipler.
Konuyu tarihsel kayıtların eşliğinde incelediğimizde, İsrailoğulları'nı etkileyen putperest kültürün, uzun devirler içinde yaşadıkları Eski Mısır inanışı olduğunu görürüz. Bizi bu sonuca götüren önemli bir gösterge, Hz. Musa Tur Dağı'nda iken İsrailoğulları'nın saparak tapındıkları "böğüren buzağı heykeli"nin, aslında Mısır'daki Hathor ve Aphis adlı putların bir taklidi oluşudur.
Kabalacılığın Yahudiliğe Girişi Nasıl Olmuştur?
Mısır'ın putperest dininin İsrailoğulları üzerindeki etkisi pek çok değişik aşamada ortaya çıkmıştır. İçlerindeki peygamberden kısa bir süreliğine ayrıldıklarında hemen putperestliğe, buzağı heykeline tapınmaları bu sapkın inanca eğilim gösterdiklerini açıkça ortaya koyar. Hz. Musa'ya karşı söyledikleri bildirilen, "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." (Bakara Suresi, 55) "Ey Musa, onların ilahları gibi, sen de bize bir ilah yap." (Araf Suresi, 138–139) şeklindeki sapkın sözleri de, "gözle görülen", yani maddi varlıklara (putlara) tapmak istediklerini göstermektedir.
Eski Mısır'ın materyalist, büyüye dayalı batıni öğretilerini devralan Yahudiler, Tevrat'ın bu konudaki yasaklamalarını tamamen göz ardı ederek, diğer putperest kavimlerin büyü ritüellerini de benimsemişler ve böylece Kabala, Yahudiliğin içinde ama Tevrat'a muhalif bir mistik öğreti olarak gelişmiştir. İngiliz yazar Nesta H. Webster "Ancient Secret Tradition" (Antik Gizli Gelenek) adlı makalesinde, bu konuyu şöyle açıklar:
"Büyücülük, bildiğimiz kadarıyla, Filistin'in İsrailoğulları tarafından işgal edilmesinden önce, Kenanlılar tarafından uygulanıyordu. Mısır, Hindistan ve Yunanistan da kendi kahinlerine ve büyücülerine sahipti. Tevrat'ta büyücülük aleyhinde yapılmış lanetlemelere karşı, Yahudiler, bu uyarıları göz ardı ederek, bu öğretiye kendilerini bulaştırdılar ve sahip oldukları kutsal geleneği, diğer ırklardan aldıkları büyüsel düşüncelerle karıştırdılar. Dolayısıyla, Kabala karşıtlarının, Kabala'nın saf bir Yahudi kökenden gelmediği şeklindeki itirazlarının haklı temeli vardır." (Ancient Secret Tradition, Secret Societies And Subversive Movements, Nesta Webster, Boswell Publishing Co., Ltd., London, 1924)
Büyünün Kabaladaki Önemi
Kabala, Yahudilik dışı bir kaynaktan, Eski Mısır'ın ve Mezopotamya'nın bazı putperest toplumlarının pagan öğretilerinden kaynak bulmaktadır. Bu öğretilerin temel bir unsuru olan "büyü", bu nedenle Kabala'nın da önemli bir parçasıdır.
Kabalist öğreti, evrendeki metafizik dengeler, şeytani güçler ve bilinçaltı dünyasıyla yakından ilgilenir ve bunları büyü yöntemleri ile etkilemeyi amaçlar. Ünlü Yahudi araştırmacı Shimon Halevi, Kabala, Tradition of Hidden Knowledge (Kabala ve Gizli Sırlar Geleneği) adlı kitabında Kabala'yı şöyle tanımlamaktadır:
"Pratikte Kabala, kötülüklerle ilgilenmenin yolu ve semboller yoluyla psikolojik dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı bir formudur." (Warren Kenton, Zevben Shimon Halevi Kabbalah : Tradition of Hidden Knowledge (Art and Imagination), Paperback, 1980.)
Kabala'yı tanıtan en tanınmış kitaplardan biri Die Kabala’da (Von Papus), Kabala-büyü ilişkisi şöyle vurgulanır:
"Kabala'nın teorisi, büyünün genel teorisine bağlanır." (Von Julius Nestler, Papus. Gerard Encausse, Die Kabbala, Einführung in die jüdische Geheimlehre, Fourier, 1975.)
Görüldüğü gibi Kabala, büyüyü temel alan sapkın bir öğreti olarak gelişmiştir. Tevrat'a rağmen, büyü başta olmak üzere tüm sapkın inançlarıyla Yahudiliğin içine sızan Kabala, bir zaman sonra Tevrat'ı tahrif ederek kendi öğretisini onun içine yerleştirmeye başlamıştır.
En önemlisi de Kabalacılar bu sapkın inanç ve eylemleriyle, büyüyü kullanarak, kötülüğü sistemli bir biçimde dünya çapında uygulamışlardır. Bu yüzden de bir nevi şeytanın temsilciliğini yapan Kabalistik anlayış, insanlık için tehlikeli olmaya devam etmektedir.
İnsanlık Tarihinde Meydana Gelen Her Olay Allah Katında Yazılıdır...
Ortaçağ'daki diaspora döneminde daha da güçlenen Kabalacıların, gizli bilimleri yani büyücülüğü kullanarak sözde Yahudi ulusunun geleceğini yönlendirmeye ve kötülüğü organize etmeye çalışmaları aslında boş birer çabadan ibarettir. Çünkü Kabalistler tarih boyunca büyü yoluyla kötülüğü organize etmeye ve din ahlakının yayılmasını engellemeye çalışsalar da, sonuç olarak Allah'ın kaderde yarattıklarının dışında hiçbir olayın yaşanması mümkün değildir. İnsanlık tarihinde meydana gelen her olay, daha o olay meydana gelmeden önce Allah Katında bulunan Levh-i Mahfuz'da yazılıdır. Yüce Rabbimiz, bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirmiştir:
"Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır." (Hadid Suresi, 22)
Bu noktada belirtmek gerekir ki; yüzlerce yıldır olduğu gibi günümüzde de, yapılan telkinlerle putperest kökeni gizlenen bu karanlık öğreti, kendine taraftar bulabilmektedir. Kabala öğretisinin taraftarı olmuş kişilerin birçoğu, bu öğretiyi gerçek mahiyetini bilmeden savunmaktadırlar.
Ancak Kuran ahlakının dünya üzerinde hakim olacağı ahir zamanda zuhur edecek iki kutlu şahıs olan Hz. Mehdi ve Hz. İsa'nın vesilesiyle; dünya üzerindeki tüm bu sapkın felsefe ve öğretiler gibi Kabala da ortadan kalkacaktır. Böylece yanlış ve eksik bilgilendirilen kişiler, yeryüzündeki tek Hak din olan İslam'la tanışacak ve Allah'ın izniyle İslam'ın nuru tüm insanları aydınlatacaktır. Yüce Rabbimiz bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirmiştir:
"Allah, yazmıştır: "Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır." (Mücadele Suresi, 21)
Yahudiliğin önemli sembollerinden olan altı köşeli yıldız gerek Kabala'nın gerekse Kabala kaynaklı büyücülüğün en temel sembollerindendir.
Masonlukta şeytan olumlu özellikler atfedilir, şeytan karanlığı aydınlatan bir güç olarak tasvir edilir: “Şeytanın feneri ulaşacağın yerdeki karanlığı aydınlatır.” (Mason Dergisi, s.29, s.23)
Masonluk, Kabala ve Büyü
Kabala'yı felsefelerinin temeli edinen masonlar, elbette büyü ile de ilgilenmektedirler. Ancak çok üst dereceli masonların bildiği ve katıldığı büyü ayinlerinin masonluktaki önemi bir kaynakta şöyle aktarılmıştır:
"Masonluğun geniş manadaki büyücülükle bir yakınlığı vardır." (Tarihte ve Günümüzde Masonluk, Paul Naudon, sf.186)
Çırak, Kalfa, Usta isimli mason yayınında, masonik yemin töreni şöyle anlatılır:
"Tören üç kısımdan oluşur: Yakarma, söz verme, lanetleme. Yakarma: Masonik ilahlara ve şeytani kuvvetlere, yemin garantisi olarak çağırıda bulunulur. Söz verme: şeytana verilen yeminin konusudur. Lanetleme: yeminin tutulmaması halinde uygulanacak ölüm cezasıdır." (Çırak, Kalfa, Usta, sf.40)
Masonik kaynaklarda anlatıldığına göre, masonlukta 33. dereceye gelecek kişide aranılan en önemli özelliklerden biri, medyumluğa olan yatkınlığıdır. 7 yılda bir, 7. ayın 7. gününde 7 büyük locadan 7 medyum üstadın katılımıyla toplantılar yapılır.
Masonluğun bilinen sembollerinin haricinde, sadece büyü törenlerine özgü tütsü, cam küre gibi malzemeler toplantının dekorunda yer alır. Masanın üzerine bir keçi kafatası konur. 7 kollu şamdanın 7 mumu yakıldıktan sonra seans başlar. Kabala'daki sözde büyülü kelimeler dakikalarca tekrarlanır. Tören sırasında kimse konuşmaz, birbirine bakmaz dikkat dağıtacak en ufak bir hareket yapılmaz.
Bu ayinler masonların dış dünyadan en çok gizlemeye çalıştıkları sırlarından birisidir. Düşük dereceli masonlardan hiçbirisinin bu ayinlerden haberi olmaz. Şeytana tapınma ayinlerinin bir masona açıklanması için, masonların deyimiyle masonik ilkelerle, iyice yoğrulmuş olması gerekir. Ancak (sözde) yeterli "olgunluğa" geldiğinde kendisine bu sır verilir.
Kuran’da Hz. Musa’nın Firavun’un emrinde çalışan büyücülerle olan mücadelesi, bozguncular ve sapkın Kabalistler için bir ibrettir. Yüce Rabbimiz Kuran’da, Hz. Musa’nın büyücülükle uğraşanları şöyle uyardığını bildirmiştir: "Onlardan atınca, Musa dedi ki: ‘Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez." (Yunus Suresi, 81)
İŞTE İSRAİL`İN EMİR ALDIĞI YER BUDUR! BÜYÜ İLE DEĞİŞTİRİLMİŞ TEVRAT
ÖNEMLİ NOT! İSRAİL'DEKİ DİNSİZLER YÜZÜNDEN BÜTÜN İSRAİL HALKINI DİNSİZ GÖREMEYİZ, O ZAMAN KUR'ANA TERS DÜŞERİZ:. Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 199)
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide Suresi, 5)
51- Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.( Gibi ayetler ) İslama düşman Ateist dinsizlerle ilgilidir, imanlı ve İslama saygı gösteren Yahudi ve Hrisyanlarla ilgili değildir.
İŞTE İSRAİL`İN EMİR ALDIĞI YER BUDUR!
ÖNEMLİ NOT! ALLAH'A VE İSLAMA SAYGI DUYAN İSRAİL HALKINI ATEİST VE PUTPERESTLERDEN AYRI TUTMAK GEREKİR.Tek olan Allah yerine para için ayet uyduran eski din adamlarının yazdıklarına tapan putperest İsrailliler'in dini işte bu:
Sen benim topuzum cenk silahımsın. seninle milletleri kıracağım ülkeleri helak edeceğim... ve seninle erkeği ve kadını kıracağım ve seninle kocamış adamı ve genci kıracağım; ve seninle genç adamı ve ere varmamış kızı kıracağım; ve seninle çobanı ve sürüsünü kıracağım; ve seninle çiftçiyi ve çiftini kıracağım; ve seninle Valiyi ve kaymakamı kıracağım. (Yeremya 51/20-23)
İşte Rabbin acımasız günü geliyor. (İşaya: 13/9)
Yakalananın bedeni delik deşik edilecek.
Ele geçen kılıçtan geçirilecek.
Yavruları gözleri önünde parçalanacak
Evleri yağmalanacak
Kadınlarının ırzına geçilecek.(İşaya: 15-16)
Hem yiğidi hem kızı.
Emzikteki çocukla ak saçlı adamı
Dışarıdan kılıç Ve içeriden dehşet telef edecek.
Hasımlarından öç alacağım Ve benden nefret edenlere ödeyeceğim. (Tesniye 32/25)
Onları tamamen yok edeceksin onlarla ahdetmeyeceksin onlara acımayacaksın. (Tesniye: 7/1-3)
Ve yayları gençleri yere çalacak ve rahmin semeresine acımayacaklar gözleri çocukları esirgemeyecek. (İşaya: 13/15-18)
Mülklerini alacağımız milletlerin yüksek dağlar üzerinde ve tepeler üzerinde ve her yeşil ağaç altında ilahlarına ibadet ettikleri bütün yerleri mutlaka harap edeceksiniz.(Tesniye: 11/23-25)
"Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için Onları hazırla."(Tevrat. Yeremya Bölümü. 12/3.)
"Et yeyin ve kan için yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz...sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz.(TevratHezekiel Bölümü
39/18-19.)
Yahudi olmayanların hayatı bile yahudilerin mülkü iken (yani onlar yahudilerin kölesi iken) o ecnebilerin malları nasıl yahudilerin olmaz? Yani onların malları hertürlü hilelerle alınabilir. (Hakikat-ul Yehud sahife-18.)
Senin önüne bir yahudi ile bir ecnebi herhangi bir hususta davalı olarak gelirlerse imkan bulduğunda o yahudiyi bu davada kazançlı çıkar.”(Hakikat-ul Yehud sahife-19.)
“Ve Allahın Rabbin sana teslim edeceği bütün halkları bitireceksin ve gözlerin onlara acımayacak…. O şehrin ahalisini mutlaka kılıçtan geçireceksin, onu ve onda olan her şeyi, ve hayvanlarını tamamen yok edeceksin.” (Tesniye 7/16; 13/15)
“Parlayan kılıcımı bileyip yargılamak için elime alınca, düşmanlarımdan öç alacağım, benden nefret edenlere karşılığını vereceğim. Oklarımı kanla sarhoş edeceğim. Kılıcım öldürülenlerin ve tutsakların kanıyla, düşman önderlerinin başlarıyla ve etle beslenecek.” (Tesniye 32:41-42)
Fatih TEZCAN
ANALİZMERKEZİ
Gizlenen
Talmut Yasaları
FİLİSTİN TALMUD’U
Filistin’de Tiberias, Sephoris ve Cesarea İbrani Akademileri geniş bir şekilde Talmud üzerinde çalışıyorlardı. Aynı zamanda da Babil etrafındaki İbrani akademileri ile sıkı bir şekilde temas ediyorlardı. Fakat Filistin sık sık harp ve işgal tehlikesi ile karşılaştığından ve daha sonra da Hıristiyanlığın manevi bir kuvvet olarak Yahudiliğe galebe çalması üzerine Filistin akademilerindeki malumat biraz acele denecek bir şekilde bir araya getirilmiş ve Filistin Talmut’u meydana getirilmiştir. Her ne kadar bu Talmut, Babil Talmut’u gibi dev cüsseli değilse de gene oldukça büyük bir eserdir. Aynı zamanda hatırı sayılacak kadar da zengin bir içeriği vardır. Bu Talmut’ta, “Haggadah” adı altında son derece ilgi çekici “büyü bilgisi” mevcuttur. Babil Talmud’unda bu Haggadahlar şiir halindedir fakat Filistin Talmudunda Haggadahlar düz yazı halinde daha anlaşılır bir şekildedir.
BABİL TALMUD
Filistin Talmut’una; Babil Talmut’unun baş kısmının bir özeti de denilebilir. Çünkü bu Talmut aşağı yukarı Filistin Talmut’undan bir süre sonra incelenmeye başlanmış olmakla birlikte Filistin Talmut’unun bitirilmesinden çok daha sonra bitirilmiştir. Bu Talmut, gayet kalın on iki cilt halindedir. Babil’in Nehardea, Sura ve Pumpedita Yüksek İbrani Akademileri’nin diğer Yahudi araştırma merkezlerine yaptığı kolektif çalışmanın mahsülüdür.
Babil Talmut’uyla ilgili en iyi araştırmayı ABBA ARECHA yahut etrafındakiler tarafından RAV (bugün bu ismi bir araba modelinde yaşatmaktadırlar) adı takılan bir Amorium denilen Talmut araştırmacısı yapmıştır. Fakat her nedense Babil Talmut’u, Filistin Talmut’u kadar edebi bir eser sayılamaz çünkü içersinde nokta ve virgül hatasını adeta saymanız mümkün değildir. Bu Talmutları inceleyen yabancı birinin zihni onca imla hatası yüzünden allak bullak olur. Talmut’u incelemek isteyen bazı gayri Yahudiler bu imla hatalarının kasten yapıldığı ve bu yüzden cümlelerin birkaç türlü mana ifade ettiğini tesbit etmişler fakat çoğu kısımların asıl manalarını şimdiye kadar bulamamışlardır. Bu Babil Talmut’unun insanı güldürecek kadar acayip tarafları da mevcuttur. Bilhassa “Pumbedite Akademisi” alimleri tarafından etüt edilen bu Talmut’lar da, bu kitaba çok bağlı insanların neredeyse bir fili dahi iğnenin deliğinden geçirebilecekleri ima edilmektedir.
Talmut tamamıyle incelendiğinde bir sürü keşmekeş, karışıklık meydana gelir ve anlaşılır bir konu bulmakta zorlanırsınız. Bu sebeple Talmut’un elle tutulacak ve okuyucuyu alakadar edecek kısımlarını vermek daha doğru bir yol olacaktır.
Tarih gösterir ki Beynelminel Yahudi Talmud’un araştırılmasına katiyen izin vermez. Yabancılar tarafından Talmut’un incelenmesi yüzünden Babil’de olsun, Filistin ve eski Mısır’da olsun çok kanlı ihtilaleler çıkmış kargaşalıklar aylarca sürmüştür.
Sanhedrin sayfa 400; “ emir 59 a” da; Rabbi Johanan emirleri şöyledir:
“Talmud Torah’ı tetkik eden bir gayri yahudinin hak ettiği şey ölümdür. Çünkü bu onun için değil bizim için yazılmıştır. Bu bize bırakılan mirastır”.
Bu nasıl bir ceza:
KIZGIN İNSAN PİSLİĞİNDE KAYNATILMAK
Gene İbrani hurafesi ile uğraşan “GITTIN” adlı eserin sayfa 261, “emir 56b-57a” da, “Talmut ermişlerinin sözleri ile alay edenlerin cezası kızgın insan pisliğinda kaynatılmaktır” der. Babil Talmut’unun 154. sayfasının 18 ve 19’uncu satırlarında aynen bu kelimeler vardır: “Bir şahıs Talmut’u inkar ederse hayatının sonuna kadar rahat yüzü görmez”.
Bu kadar dikkat edildiği halde Talmut’un bazı esrarı etrafındakilerin nazarı dikkatini çekmekten geri kalmamış ve Buhtunnasr’dan Hitler’e kadar birçok şahsın Talmut’a karşı bir müdafaa savaşı açmalarına vesile olmuştur. Bunların bilinmeyenlerinden bazıları şunlardır:
- Kral IX Lui Fransa’da Talmud’u yaktırdı (1244)
- Papa Innocent IV, Roma’da alenen yaktırdı (1244)
-Kardinal Legate Odo, Talmud’un yeniden yakılmasını emir verdi. (1248)
- Fransa Kralı güzel Filip yeniden etrafta türeyen Talmut’ların yakılması için emir verdi (1299)
-Fransız Yahudiliğinin Talmut’dan bir türlü ayrılmamamsı üzerine Fransa Kralı Güzel Filip bütün Fransa’daki Talmut’ların toplanmasına bizzat nezaret edip gözü önünde yaktırdı ve Yahudileri Fransa’dan kovdu. (1399)
- Kral Loui, Fransa’nın Touluse şehrinde yeniden türemeye başlayan Talmut’ları halkın gözü önünde yaktırdı. (1319)
- Papa XXII. John’un emri ile Roma’da bir kez daha Talmut’lar yakılmış ve etrafta yakalanan Yahidileri halk öldürmüş ve öldürülen Yahudiler’in malları da fakir halka dağıtılmıştır. (1322)
-Papa Julius III’un emri ile Talmutlar yeniden yakılmış ve koyu Hıristiyan olan Barcelena, Venedik, Ramagna, Urbino, ve Pesaro’da halkın gözü önünde Talmutlar ateşe verilmiştir. (1533)
-Talmut halkın gözleri önünde yeniden yakılmıştır. Bu sefer bu hadise Ancona, Ferrara, Mantua, Pedua, Candia, ve Raveanna’da yer almıştır (1558)
- Romanya’ya yeniden giren Kardinal Ghislieri emri ile tekrar ateşe verilmiştir. (1558)
-İnatçı Yahudiler tarafından yeniden kaçak olarak Roma’ya sokulan Talmut nüshaları yakılarak imha edilmiştir. Emri veren Sextus Sinendis idi. (1559)
- 1557 senesinde Talmut’un asıl gayesini öğrenen Polanya halmkı bütün Polanya’daki Talmut nüshalarını toplayarak yakmış ve hükümette Talmut’un yakılması hakkınad emir vermiştir.
Yakıla yakıla bir türlü imha edilemeyen bu Talmut ‘un “BABA MEZİA” kısmı şöyle der:
“Yalnız İsrailoğulları insandır, diğerleri değildir”. Talmut’un “Abodah Zarah” kısmı Hazreti Musa’nın “Yabancıları Sev” emrini çürütmeye çalışır ve buradaki yabancının gayri Yahudi olmadığını yabancı bir Yahudi olduğu tezini ortaya atar. Gayri Yahudinin bir “kardeş” olamayacağından hiçbir zamanda sevgiye mahzar olamayacağını açıkça beyan eder. Abadah Zarah’da daha ileriye giderek gayri Yahudilerin murdar varlıklar olduğunu söyler ve bunlar tarafından dokunulacak herhangi bir yiyecek ve içeceğin bozulacağını söyler. Gayri Yahudi tarafından dokunulacak şarabın bir sürü misaller ile gösterir. Mesela bir eve bir gün hırsızlar girip evde ne varsa götürmüşler. Fakat evde bulunan şaraplardan bir kaçını götürememişler. Ev sahibi Yahudiler bölge Rabbisine müracaat ederek bu şarabın kullanılıp kullanılamayacağını sormuşlar. Rabbi ise gülümseyerek ev sahibinin şarabı rahat rahat kullanabileceğini zira bu şaraba hiçbir gayri Yahudinin el sürmediğini zira şehirdeki bütün hırsızların Yahudi oldukların söylemiştir. Rabbi, hırsızların ev sahibinin bir Yahudi olduğunu bilmeden eve girdiklerini de anlatmıştır.
Talmud’un Baba Bathra 54 kısmında şöyle denir:
“Gayri Yahudinin sahip olduğu mal, çölde ayağınızın altındaki sahipsiz araziye benzer, kim evvel alırsa onun olur”. Tevekkeli değil tarih boyunca kimin eline bir Talmut geçse koşup yakmış, eğer Talmut’u aklı selim sahibi insanlar bugüne kadar bu şekilde yakmasa idiler belki bugün “Talmut bizim evimizi barkımızı yakacaktı”.
İşte merak ettiğiniz Talmut’tan bazı kurallar (!)
Baba Kama 37b kısmı:
Eğer bir Kenaninin (kenaniler gayri Yahudi bir kavimdir) öküzü bir Yahudi’nin öküzünü boynuzlayıp yaralarsa Kenani ceza görmelidir ve gene bir Yahudi’nin öküzü başka bir Yahudi’nin öküzünü boynuzlarsa oda layık olduğu şekilde cezalandırılmalıdır. Fakat bir Yahudinin öküzü bir Kenani’nin öküzünü boynuzlarsa ceza söz konusu olmaz”.
Baba Kama 113b:
Bir biraderin kaybolmuş koyunu derhal kendisine iade edilmediği takdirde, iade etmeyen şahıs cezayı hak etmiştir. Fakat bu mal gayri Yahudiye aitse iş değişir. Gayri Yahudinin malı bizlerde kalmalı ve malı iade eden cezaya çaptırılmalı. Bu mevzuda Yahudi atalarına ati misaller verilir. “R. Phinehas B. Yair’e göre gayri Yahudi birinin malını iade etmek cürümdür. Samoel ise şunu anlatır; gayri Yahudinin hatalarından istifade edilmelidir, bakır zanın ile bir gayri Yahudi’den altın bir kap aldım. Hem altın kabın altın olduğunu söylemedim hem de üstelik gayri Yahudiye vermem gereken 4 zuz (eski İbrani parası) yerine 3 zuz verdim. Rabbi Ashi bir gün büyük bir şaraphanenin yanından geçerken duvardan sarkmış üzümler görmüş ve yanındaki uşağına “Git bak bakalım üzümlerin sahibi Yahudi mi, Yahudi ise toplamayalım, Yahudi değilse toplayalım” demiş.
Sanhedrin 76 b-76a:
“Yehova bir gayri Yahudiye malını iade edeni kesinlikle affetmez”
Burada gayri Yahudi kelimesine kamuflaj yapılmış ve “kuti” denmiştir. Bu gayri Yahudileri kuşkulandırmamak için ta o zamanlardan beri tatbik edilen bir usuldür.
Sanhedrin 57a kısmının altındaki “5” numaralı notta şöyle ednmektedir: “Kuti” kelimesi “Goy” yani gayri Yahudi manasına gelir.
Yahudi gayri Yahudi arasında ceza durumu: Talmud’un Sanhedrin 57a kısmı: Eğer bir kuti (gayri Yahudi) bir yahudinin malını çalar, gasp eder, Yahudiye ait güzel bir kadını kaçırırsa derhal bunları iade etmek mecburiyetindedir fakat aynı işler bir Yahudi tarafından yapılırsa aldığı malları ve kaçırdığı kadını muhafaza edecektir.
Gayri Yahudilerin öldürülmesi hakkında gene Sanhedrin 57a’da şu malumatı buluyoruz:
“Bir kuti bir yahudiyi öldürürse cezaya çarptırılır fakat bir Yahudi bir kutiyi öldürürse cezaya çaptırılmaz”.
Medeni okuyucu bu hususlar için “bunlar tarihtir artık hükmü kalmamıştır. Yahudiler belki zaman içersinde ehilleşerek iyi mahluklar olmuşladır” diyebilir ancak şunu hatırlatmak isteriz ki bu emirleri ve kuralları yazanlar Yahudi belleğini oluşturmak için yazmışlar. Zaten bu belleğin ve stratejilerin dışına çıkanlar Yahudilik’ten de çıkıyorlar. Bizim ve dünyanın sorunu Musevi vatandaşlarla değil doğmatik ve şeytani emirlerle hareket eden Siyonist Yahudiler ve onların tabi oldukları insanlık düşmanı canice hazırlanmış komutlar.
Kethuboth
Rabbi Dr. Samuel Daıches
London, 1936
Talmud’un en çirkin cinsi rezalet kısmı “Kethuboth” tur. Elimizdeki eski İbranice “kethuboth”lar ile haham Dr. Samuel Daiches ile Dr. Israel W. Slostski tarafından inceden inceye araştırılarak, İbranice bilmeyen yahidilere etüd için dağıtılan “kethuboth”da mevcuttur.
Kethuboth 11b çocuklar için cinsi temas yapan büyükler ve ile cinsi temasta kullanılan çocuklar hakkında şu garip fikri ileri sürer:
“Bir büyük küçük bir kız ile cinsi temas yaparsa bu göze girmiş bir parmak gibi kabul edilmeli. Keza bir çocuk bir kadınla temas ederse buda kadının cinsi uzvuna bir çubuk girmiş olarak kabul edilmeli. Bir büyük tarafından bir çocuk baştan çıkartılıp ırzına geçirilirse bu ırza girme hadisesi olarak kabul edilmeli, bir büyük tarafından bir çocuk baştan zıkartılıp ırzına girilirse bu ırza geçme hadisesi olarak değerlendirimemeli; “Nasıl ki gözyaşı tekrar ve tekrar yeniden insanın gözüne gelirse üçyaşından küçük iken cinsi temasta bir kızanda bekareti geri gelebilir”. Küçük yaşlarda erkeklerle yatmış bir kız çocuğu evlenirken bu vaziyeti kocasına bildirmeli aksi halde kan gelmez ve kocası da bu vaziyetten hoşlanmaz.”
Kethuboth 11b devam ediyor; “bir Yahudi kızının bekareti iki yüz zuz (eski Yahudi parası) değerindedir. Bu pazarlıkla daha evvelinden verilebilir.
Kethuboth 51b;
“Bir kadın kocasının izni ile parasını vererek kendisi ile cinsi bir şekilde alakadar olacak bir şahıs kiralarsa, bunda hiçbir kabahat yoktur fakat bu kiraladığı şahıs gayri Yahudi ise bu kabahattir zira kazançlı çıkan gayri Yahudidir. Fakat aynı vaziyet, bir Yahudi erkeği ile gayri Yahudi bir kız arasında vuku buluyorsa zararı yoktur fakat Yahudi erkeği bu gayri Yahudi kızla evlenmemeğe çok dikkat etmelidir”.
Kethuboth 56a
Bütün cinsi işler akşam karanlığında yahut karanlık odada yapılmalıdır. Sebebi açık havada böyle işler yapılsa herkes işini gücünü bırakır seyre dalar ve daha fenası işlerini yapacak yerde cinsi temas yapan adamı taklit etmeye çalışır. Fırıncının ekmeği yanar, üzümcünün üzümlerini gayri Yahudiler çalar, çanakçının çanağı elinden düşer kırılır, nöbetçinin gözü döner şehri düşman basar. Karanlıkta bu işi yapmanın bir başka sebebi de, eğer bu cinsi teması bir gayri Yahudi ile yapıyorsanız bu gayri Yahudi kimseyi şahit olarak gösteremez hatta kendisi bile yüzünüzü iyi göremez.
KETHUBOTH 111a
“Yeryüzünde bütün memleketler İsrail toprağı yanında aşağılık kalır”
Kethuboth 111b:
“Dünyada hakimiyet sağlayacak en önemli unsurlardan biri çok üremektir. Bütün yeryüzündeki gayri Yahudiler eşektir. O gün geldiği zaman bunlar yer altında kendileri için kazılmış olan yerlere girip ebediyen yer altında yaşayacaklardır”.
İĞRENÇ İLİŞKİLER
Kethobuoth 76 a:
“O adamki kızkardeşi ile beraber yatıp, kendilerini cinsi zevklere bırakırlar ve kız kardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur fakat kızkardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlamamsı bu adama bildirilir”. O şahıs ki daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğlu ile yatmak ister ve keza oğluda validesi ile yatmak isterse böyle bir vaziyette eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa, bize düşen bir vazife yoktur t ki oğul evlenme yaşına gelip de başka bir kızla evlenmek talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğul kendi karısının cinsi arzularını hem de annesinin cinsi arzularını tatmin etmeli ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar.
Kethuboth 61b:
“bir gayri Yahudi Yahudi kızından istifade ederse, bir Yahudi kadınını baştan çıkartırsa bir Yahudi çocuğunu kirletirse, Yahudi umumi bir Yahudi kadını ile temas edip kadına parasını vermezse cezaya çarptırılır. Eğer bir Yahudi umumi kadını kullanıp parasını vermemiş ise parası alınır ve değnekle dövülür, bir Yahudi kadınını baştan çıkartı ise ölünceye kadar taşlanır. Bir Yahudi kızını kirleten gayri Yahudi’nin başı yarım kesilir ve yavaş yavaş öldürülür. Bütün bunlar bilhassa gayri Yahudilerin önünde yapılmalı ki bunlara müthiş bir ibret olsun ve bizim dehşetimiz karşısında titresinler ve Yahudiye dokunmaya bir daha yeltenmesinler.”
Şimdi de Talmut Yebamoth kısmına geçelim.
Yebamoth
Dr. Israel W. Slotkı
London, 1936
Talmud’un Yebamoth kısmı 59 a ve 59b. Talmud’un bu kısmında son derece hoş bir şeymiş gibi kadınların birbiri ile ve hayvanlarla yaptıkları şehvani münasebetlerden bahsedilir. Tm dünyaya pornografiyi yayan zihniyetin kökenini öğrenmemiz açısından talmud’un bu bölümlerini çok sıkılmamıza rağmen hakikatler gün gibi açığa vermek amacıyla sizlerle paylaşmak istedik. Sıkıldığınız yerde ne olur kitabı bırakınız. Zira yazarken de biz sık sık bilgisayarımızın klavyelerindeki tuşlara basmaktan imtina ettik…
Talmud’un Yebamoth kısmı 59 a ve 59b :
“bir dul kendini tatmin için her türlü usulere başvurabilir”. Bir kadın sebepler göstererek hayvan ile hayvani münasebetleri ilerletirse bunda münasebetsiz bir şey yoktur. Böyle işlere zevklere heveslenmeyen kadın bulunmaz. Bu sebepten bu gibi zevklere kedini veripte sonradan evlenmeyi düşünen kadını bir haham bile alabilir. Bu mevzunun altında 4 numaralı notta aynı şey belirtilmekte ve gayri tabi bir şekilde çiftleşmiş bir kadını bir “baş haham” dahi alabilir denilmektedir.
Gene Yebamoth ” 59b” devam ediyor, Rabi Shimi b. Hiyya ya göre bir hayvanla ya da insan olmayan bir şey ile cinsi temas yapan kadığn bir haham bile alabilir… Rabi R. Dimi’nin anlattığı bir misal ise şöyledir: harikulade çok güzel bir kadın sıcaktan biraz açık giyinmiş bir şekilde yeri silerken maruf köpeklerden biri kapıda zuhur etmiş…. Kısa bir zaman sonra da kadın bir rahiple evlenmek için izin alabilmiş. Fakat para ile kendisini satan bir kadın para mukabilinde müşterilere zevk vermek için bir köpekle cinsi münasebet yaparsa bu başka türlü kabul edilir ve Hahamlıkça hoş görülmez.
Yebamoth 60b’de iş daha ileri gitmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. “Yahudiliğe döndürülmüş bir kız, üç yaşından bir gün fazla olrusa bir haham onunla evlenebilir. 60b ‘not kısımlarında daha etraflıca malumat var ki bu malumatı vermeye ne benim ne de sizin sinirleriniz daha fazla kaldırmaya müsaade etmez.
Son olarak Yebomoth 63a ‘da geçen yukarıdan dokuz, on, onbir ve onikinci satırlar aynen şöyle der, “Elazar şöyle ilave etti: Adem bütün hayvanlar ile çiftleşmiş fakat Havva’nın verdiği tadı hiç birinde bulamamıştı”.
“YEBOAMOTH 103 b, Yılan Havva’nın içine müthiş bir şehvet sokmuştur”. Böylelikle insanlığın babası adem bütün vaktini hayvanların kucağında geçiriyor Havva ise Adem’den evvel bekaretini bir yılana veriyor demektir…
“YEBOAMOTH 55 b, Böylelikle “o şahıski akrabası kız ile cinsi temas edip bekaret zarını yalnızca gevşetir. O adamdan şikayet edilmemelidir”. Ölmüş kadın ile temas o kadının hayattaki vaziyetinde iken yapılan temas gibi kabul edilir. Kadın evli ise her ne kadar ölmüş olsa bile gene evli bir kadın olarak kabul edilir ham de ölmüş bir kadınla çiftleşmek meniyi ziyan etmek demektir”.
Îsevîlik, Mûsâ aleyhisselâmın serî’atinin devâmı oldugu için, yehûdîler ve kitâbları hakkında ma’lûmât vermemiz fâideli olacakdır. Önce yehûdîligin târîhcesini bildirelim:
Ibrâhîm aleyhisselâm, ulül-azm Peygamberlerdendir. O, ne yehûdî,
ne de hıristiyan idi. Hakîkî müslimân idi. Ibrâhîm aleyhisselâm Benî Isrâîlin, ya’nî yehûdîlerin, ve ayrıca arabların da ceddidir. Muhammed aleyhisselâmın da, dedelerindendir.
Geldânîlerin merkezi Bâbil sehri idi. Meliklerine (Nemrûd) denirdi. Geldânîler o zemân, aya, günese ve yıldızlara taparlardı. Bunları temsîl eden çesidli putlar yapmıslardı. Nemrûdlar da putlar arasında idi. Allahü teâlâ, Ibrâhîm aleyhisselâmı bunlara Peygamber olarak gönderdi. Fekat îmân etmediler. O mübârek Peygamberi, ateşte yakmak istemişler, ancak Allahü teâlâ, atesi selâmet kılmışdı.
Günlerce odun toplıyarak yakdıkları bu atesin içerisi, Ibrâhîm aleyhisselâm için yesil bir bagçe oldu. Bu mu’cize karsısında da, çogu îmân etmedi. Ibrâhîm “aleyhisselâm” Mısra gitdi. Sonra Allahü teâlânın emri ile Filistine döndü. Ibrâhîm aleyhisselâmın vefâtından sonra, oglu, Ishak aleyhisselâm, bundan sonra da, bunun oglu Ya’kûb aleyhisselâm Peygamber oldular. Ya’kûb aleyhisselâmın diger ismi, Isrâîldir. Bunun için, Ya’kûb aleyhisselâmın oniki oglundan çogalan insanlara, (Benî Isrâîl) ya’nî Isrâîl ogulları denilir.
Ya’kûb aleyhisselâmın ogullarından Yûsüf aleyhisselâmı, kardesleri kıskandılar. Bir kuyuya atıp, Ya’kûb aleyhisselâma, öldü diye yalan söylediler. Sonra, kuyuya gelen yolcular, Onu kuyudan çıkarıp, Mısra götürdü. Orada, köle diye satdılar. Yûsüf aleyhisselâmı, Mısrın mâliye vezîri, Azîz satın aldı. Evine götürdü. Hanımı Zelîha, Ona âsık oldu. Yûsüf “aleyhisselâm”, ona iltifât etmeyince, iftirâ etdi. Bu iftirâ üzerine, Yûsüf aleyhisselâm zindâna habs edildi. Mısr hükümdârı Fir’avnın bir rü’yâsını ta’bîr ederek, zindândan çıkarıldı. Fir’avn, Yûsüf aleyhisselâmı mâliye vekîli yapdı. Yûsüf aleyhisselâm, babası Ya’kûb aleyhisselâmı ve diger kardeslerini Ken’ân diyârından ya’nî Filistinden Mısra getirdi. Fir’avn, Ya’kûb aleyhisselâma ve
çocuklarına çok hurmet ve iltifât etdi. Böylece, Isrâîl ogulları, Mısra yerlesmis oldular. Önce, Mısrda râhat bir hayât süren Isrâîl ogulları, sonradan Mısrda büyük bir zulm ve sıkıntı görmüsler, kölelige düsmüslerdir. Onları bu sıkıntılardan kurtaran ve (Ard-ı Mev’ûd) ya’nî va’d olunmus topraklara [Filistine] götüren, Mûsâ
aleyhisselâm olmusdur.
Mûsâ aleyhisselâmı, Fir’avn serâyında büyütdü. Kırk yasına gelince,
serâyı terk edip, akrabâlarının ve büyük kardesi Hârûnun yanına geldi. Birgün, Mısrlı bir kâfirin [kıptînin], Benî Isrâîlden birine iskence etdigini gördü. Kurtarırken, kıptî öldü. Mûsâ aleyhisselâm korkarak, Tebük civârındaki Medyen sehrine gitdi. Orada Su’ayb aleyhisselâmın kızı ile evlendi. Ona on sene hizmet etdi. Mısra dönmek için yola çıkdı. Yolda, Tûr dagında, Allahü teâlâ ile konusdu.
Mısra gelip, Fir’avnı dîne da’vet etdi. Benî Isrâîle serbestlik verilmesini istedi. Fir’avn kabûl etmedi. (Mûsâ, büyük sihrbâzdır. Bizi aldatıp, memleketimizi elimizden almak istiyor) dedi. Yanındaki vezîrlere sordu. Onlar da, (sihrbâzları topla, onu maglûb etsinler) dediler. Sihrbâzlar geldiler. Mısr halkı önünde, ipleri yere
atdılar. Her ip, yılan görünüp, Mûsâ aleyhisselâma dogru yürüdü. Mûsâ “aleyhisselâm” asâsını yere bırakdı. Büyük yılan oldu. Ipleri yutdu. Sihrbâzlar sasırdılar. Îmân etdiler. Fir’avn kızdı. (O, sizin ustanız imis. Ellerinizi, ayaklarınızı kesecegim. Hepinizi hurma dallarına asacagım) dedi. (Biz Mûsâya inandık.
Onun Rabbine sıgınıyoruz. Yalnız Onun afv ve merhametini isteriz) dediler. Kâfirlerin suları kan oldu. Kurbaga yagdı. Cild hastalıkları oldu. Üç gün karanlık oldu. Fir’avn, bu mu’cizeleri görünce korkdu. Benî Isrâîlin Mısrdan çıkmasına izn verdi.
Mûsâ aleyhisselâm, Benî Isrâîl ile, Kudüse dogru giderken, Fir’avn pismân oldu. Askerleriyle arkalarına düsdü. Süveys körfezi açılıp, mü’minler karsıya geçdi. Fir’avn geçerken, deniz kapandı. Askerleri ile birlikde boguldu. Benî Isrâîl, yolda öküze tapanları gördüler.
Mûsâ aleyhisselâma (Biz de böyle tanrı isteriz) dediler. Mûsâ aleyhisselâm, (Allahü teâlâdan baska tanrı yokdur. Allahü teâlâ sizi kurtardı) dedi. Sonra, Tîh çölüne düsdüler. Yolu sasırdılar. Aç ve susuz kaldılar. Gökden (Men) ve (Selva) ya’nî helva ve et inerdi. Bunları yirlerdi. Asâsı ile yere vurunca, su çıkardı. Bundan
da içerlerdi. (Helva ile etden bıkdık. Bakla, sogan gibi seyler isteriz) dediler. Mûsâ aleyhisselâmı gücendirdiler. Bunun için, kırk sene çölde kaldılar. Mûsâ “aleyhisselâm”, Hârûn aleyhisselâmı vekîl bırakıp, Tûr dagına gitdi. Orada kırk gün ibâdet etdi. Allahü teâlânın kelâmını isitdi. Allahü teâlâ (Tevrât) kitâbını ve on emrin yazılı oldugu iki levhâyı indirdi. Tîh çölünde, Sâmirî adında bir münâfık, herkesdeki altınları, süs esyâsını eritip, bunlardan bir buzagı yapdı.(Mûsânın ilâhı budur. Buna tapınız!) dedi. Tapmaga basladılar.
Hârûn aleyhisselâmı dinlemediler. Mûsâ “aleyhisselâm” gelip olanları görünce çok kızdı. Sâmirîye la’net etdi. Büyük kardesinin sakalından tutup, darıldı. Pismân olarak, yalvardılar. Mûsâ aleyhisselâm, Tevrâtı ve on emri teblîg etdi. (Tevrât)a göre ibâdet etmege basladılar. Sonra yine bozuldular. Yetmisbir fırkaya ayrıldılar.
Mûsâ “aleyhisselâm”, ümmeti ile Lût gölünün cenûb tarafına
geldi. (Ûc bin Ûnk) adında bir melik ile harb etdi. Serî’a nehri sarkındaki yerleri ele geçirdi. Erîha sehri karsısındaki daga çıkdı. Ken’ân ilini uzakdan gördü. Yerine Yûsâ aleyhisselâmı halîfe bırakıp, bir rivâyete göre, mîlâddan 1605 sene evvel yüzyirmi (120) yasında, orada vefât etdi. Erîha sehrini, sonra da Kudüsü, Yûsa’
“aleyhisselâm” Amâlika kâfirlerinden aldı. Dahâ sonra, Dâvüd aleyhisselâm melik oldu. Kudüsü tekrâr aldı. Böylece, yehûdîlerin en parlak zemânı basladı. Sonra, Süleymân aleyhisselâm, babasının hâzırlatdıgı yere meshûr ma’bed ya’nî (Mescid-i Aksâ)yı yapdırdı. Süleymân aleyhisselâm, içinde Tevrât ve diger emânetler ve on emrin yazılı oldugu levhalar bulunan (Tâbût-ı sekîne)yi, ya’nî (Mukaddes sandıgı) ma’bedin bir odasına koydurdu.
Oniki kabîleye ayrılmıs olan yehûdîler, Süleymân aleyhisselâmın vefâtından sonra, iki devlete ayrıldılar. On kabîle Isrâîl devletini, diger ikisi Yehûdâ devletini kurdular. Azgınlasarak hak yoldan ayrılıp, taskınlık etdiler. Gadab-ı ilâhîye ugradılar. Isrâîl devleti M.Ö. 721 de Âsûrîler, sonra da, Yehûdâ devleti M.Ö. 586 da Bâbilliler tarafından yıkıldı. Âsûrîler Bâbil devletini isgâl etdi. 587 de Âsûrî hükümdârı Buhtunnasar Kudüsü yakıp yıkdı. Yehûdîlerin çogunu öldürdü, kalanlarını da, Bâbile sürdü. Bu karısıklıkda gökden inen Tevrât yakıldı, yok edildi. Bu hakîkî Tevrât, çok büyükdü. Ya’nî, kırk cüz idi. Her cüzde bin sûre, her sû- rede bin âyet vardı. Bu muazzam kitâbı, Uzeyr aleyhisselâmdan baska kimse ezberlememis idi. Tevrâtı yehûdîlere yeniden ta’lîm etdi. Zemânla bir çok yerleri unutuldu, degisdirildi. Muhtelif kimseler, hâtırlarında kalan âyetlerini yazarak, Tevrât isminde çesidli risâleler meydâna geldi. Mîlâddan takrîben dörtyüz sene evvel yasamıs olan Azrâ ismindeki bir haham bunları toplıyarak, simdi mevcûd olan Ahd-i atîk denilen Tevrâtı yazdı. Îrân hükümdârı Sîreveyh, Âsûrîleri yenince, yehûdîlerin tekrâr Kudüse dönmelerine izn verdi. Yehûdîler, M.Ö. 520 den sonra Mescid-i Aksâyı yeniden ta’mîr etdiler. Önce Perslerin, sonra da, Makedonyalıların idâresi altında yasadılar. M.Ö. 63 senesinde Kudüs, Romalı kumandan Pompey tarafından zabt edildi. Pompey, yehûdîleri dagıtdı. Sehri ve Mescid-i Aksâyı, yakdı, yıkdı. Böylece yehûdîler, Roma devleti hâkimiyetine girdiler. M.Ö. 20 de Romalıların Filistindeki yehûdî vâlîsi Herod, ma’bedi tekrâr yapdırdı. Yehûdîler dahâ sonra, Roma
hâkimiyetine isyân etdiler. Fekat mîlâdın 70. senesinde Romalı kumandan Titus, Kudüsü temâmen yakdı, yıkdı. Sehri virâneye çevirdi. Beyt-i mukaddes de yandı.
Sâdece batı dıvarı kaldı. Bu duvara türkler (Aglama dıvarı) derler. Bu duvar, yüzyıllarca yehûdîlerdeki millî ve dînî suuru ayakda tutmusdur. Kurtarıcı Mesîh
inancı da, yehûdîlerde bu suurun devâmını te’mîn etmisdir. Bizanslılar
ve sonra Emevîler ve Osmânlılar bu dıvarı muhâfaza ederek,
mescidi ta’mîr etmislerdir.
Titusun, katliâm ve zulmünden sonra yehûdîler, bölük bölük
Filistini terk etdiler. Kudüs ve çevresinden kovuldular. Yehûdî
esîrler, Romalıların emrinde çalısdırılmak üzere, Mısra sevk edildiler.
Bu sene, yehûdîler dünyânın her yerine yayıldılar.
Yehûdîler, Yehûdîligin iki emr kaynagını birbirinden ayırmısdır:
1- Yazılı emrler, 2- Sözlü emrler.
Yehûdîlerin mukaddes saydıkları kitâbları, (Torah) [ya’nî Tevrât] ve (Talmud) olmak üzere ikiye ayrılır: Birincisi, yazılı emrleri, ikincisi ise, sözlü emrleri ihtivâ ediyor derler. Tanah kitâbına hıristiyanlar (Ahd-i atîk) ismini verirler. Yehûdîler bu ta’bîri kabûl etmezler. Yehûdîler, Tanahı üç kısma ayırmıslardır:
1- Torah, ya’nî Tevrât, 2- Neviim, ya’nî Peygamberler, 3- Ketûbîm, ya’nî Kitâblar.
Tanah ismini, bu üç kısmın, ibrânîce bas harflerini birlesdirerek meydâna getirmişler. Neviim iki kısmdır. Ilk peygamberler dört kitâb, son peygamberler onbes kitâbdır. Ketûbîm, ya’nî kitâblar ise, yehûdîlere göre onbir, hıristiyanlara göre onbes kitâbdır.
Yehûdîler, Tevrât ismini verdikleri bes kitâbın Allahü teâlâ tarafından, Mûsâ aleyhisselâma indirildigine inanmakdadırlar. Bu beş kitâb, (Tekvin), (Hurûc), (Levililer), (Sayılar), (Tesniye)dir. Tesniyede, Mûsâ aleyhisselâmın ölümü, ihtiyârlıgı, yası ve defnedildigi ve yehûdîlerin ona mâtem [yas] tutdukları yazılıdır. [Tesniye
bâb 34]. Bu ahvâl, Mûsâ aleyhisselâm vefât etdikden sonra, Mûsâ aleyhisselâma vahy olundu dedikleri kitâbda nasıl bildirilmisdir?
Bu misâl, Tevrâtın Mûsâ “aleyhisselâm” tarafından bildirilen
ve Allahü teâlâ tarafından vahy edilmis olan, hakîkî Tevrât olmadıgının açık delîllerindendir. Bir yehûdî din adamı olan, H.Hirsch Graetzin, (History of the
Jews) kitâbındaki beyânına göre, yehûdîler, kendi cemâ’atlerinin Tevrâtın emrlerine tam ittibâ’ edebilmelerini te’mîn için (Yetmisler Meclisi)ni kurdular. Bu meclisin reîsine, (Bas Kâhin) dediler. Yehûdî gençlerine, mekteblerde dinlerini ögreten, Tevrâtı açıklayan yehûdî din adamlarına (Yazıcılar) denilir. Bunların, Tevrâta yapdıkları açıklamaların, ilâvelerin bir kısmı, sonradan yazılan Tevrâtlara karısdırılmısdır. Incîllerde geçen yazıcılar iste bunlardır. Bunların bir diger vazîfesi de, yehûdîlerin Tevrâta ittibâ’ etmelerini saglamakdır.
Yehûdîlerin ekserîsinin inanmadıkları bir Tevrât dahâ vardır ki, buna (Somranim Tevrâtı=Tora Ha-Somranim) derler. Bu Tevrâta inananlar, yazıcıların Tevrâta açıklamalar ve ilâveler yapmalarına, hattâ harflerini dahî degisdirmelerine karsı çıkmıslardır. Yehûdîlerin ellerindeki Tevrât ile Somranim Tevrâtı arasında altı
bin kadar ihtilâf bulundugu bildirilmekdedir.
Bugün Tevrât dedikleri kitâbın, Allahü teâlâ tarafından Mûsâ aleyhisselâma gönderilen hakîkî Tevrât olmadıgı sübhesizdir. En eski yazılan Tevrât nüshası ile, Mûsâ aleyhisselâm arasında iki bin
sene vardır. Mûsâ aleyhisselâm, Tevrâtın (Tâbût-i sekîne)ye, ya’nî (Mukaddes Sandıgı)na konularak muhâfaza edilmesini ümmetinin âlimlerinden istemişdi. Süleymân aleyhisselâm (Mescid-i Aksâ)yı
binâ edince, Ahd sandıgını buraya koymus ve sandıgı açdırmısdır. Sandık açılınca, içerisinden yalnız (Evâmir-i Asere), ya’nî on emrin yazılı oldugu iki levhâ çıkmısdır.
ABD’nin Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden Elliot
Friedmanın, 1987 senesinde nesr etdigi, (Tevrâtı Kim Yazdı) ismli kitâb, yehûdî ve hıristiyan dünyâsını karısdırdı. Profesör Friedman, Tevrâtı teskil eden bes kitâbın, bes ayrı ilâhiyyâtcı tarafından yazıldıgını ve Mûsâ aleyhisselâma indirilen Tevrât kitâbının asl nüshası ile hiç bir sûretde kıyaslanamayacagını açıkladı.
Hıristiyanların inandıgı, (Kitâb-ı Mukaddes)in (ahd-i atîk) ve
(ahd-i cedîd) kısmlarının birbirleriyle tenâkuz içerisinde bulundugunu
belirten profesör Friedman, kitâbında bunun misâllerini zikr
etmisdir. Ayrıca, Tevrâtın içerisindeki kitâbların da birbirleri ile,
hattâ kendi bâbları arasında tenâkuzlarla dolu olduguna dikkati
çeken profesör Friedman, böyle bir esere (Ilâhî kitâb) vasfının verilemiyecegini
bildirmisdir. Tevrâtı meydâna getiren bes kitâbdaki, ifâde tarzları da, birbirinden temâmen farklıdır. Prof. Elliot Friedman’a göre bugünkü Tevrât, Mûsâ aleyhisselâmdan birkaç asr sonra yasıyan bes haham tarafından kaleme alınmıs ve Azrâ adındaki haham bunları tek tek toplıyarak, Ahd-i Atîk’in asl nüshası oldugu iddi’âsı ile çogaltdırmısdır. Târîh profesörü Friedman, kaleme aldıgı eserinde, dahâ sonra su ifâdelere yer vermisdir:
(Günümüzde, Tevrât’ın üç nüshası mevcûd: Yehûdîler ve protestanların
kabûl etdikleri ibrânîce nüsha, katolik ve ortodokslar tarafından
kabûl edilen yunanca nüsha ve sâmirîlerce kabûl edilen
sâmirî dilinde yazılmıs nüsha. Bunlar Tevrâtın en eski ve en i’timâdlı
nüshaları olarak bilinmelerine ragmen, gerek aynı nüshanın
içinde ve gerekse nüshalar arasında birçok yerlerinde tezâdlar vardır.
Hiçbir ilâhî dinde bulunmıyan, insanlara zulm telkînleri, Peygamberlerden
ba’zılarına karsı çok çirkin ve makâmlarına yakısmıyacak
isnâdlar vardır. Hakîkî Tevrâtda ise, tezâdlar bulunacagından
söz edilemez.)
Fransız papazlarından, Richard Simon da, (Historia Critique
du Vieux Testament) kitâbında, Tevrâtın Mûsâ aleyhisselâma
vahy edilen Tevrât olmadıgını, sonradan farklı zemânlarda yazılarak
bir araya getirildigini belirtmisdir. Papazın bu kitâbı toplatdırılmıs,
kendisi de kiliseden kovulmusdur.
Dr. Jean Astruc de, (Conjectures il parait que Mouse s’est Servi
pour composer le livre dela Genese) adlı eserinde, Tevrâtın bes kısmının çesidli yerlerden derlenmis birer kitâb oldugunu yazmısdır. Jean, bir kısmındaki ismlerin degisdirilerek, iki-üç yerde tekrâr edildigine de dikkatleri çekmisdir.
Tekvînin birinci bâbının onbirinci âyeti ve devâmında, nebâtların insandan önce yaratıldıgı, yazılıdır. Ikinci bâbının bes, altı, yedi, sekiz ve dokuzuncu âyetlerinde ise, insanın yaratıldıgı ve o zemân yer yüzünde hiç bir nebâtın bulunmadıgı, nebâtâtın insandan sonra yaratıldıgı yazılıdır. Bu ve bunun gibi pek çok tenâkuzlara, büyük hatâlara dikkati çeken Jean Astruc dinsiz i’lân edilmisdir.
Gottfried Eichhorn, Tekvînden baska, sonra gelen bes kitâbın
da, târîhleri i’tibârı ile ve lisân olarak birbirinden farklı oldugunu
1775 senesinde nesr etdigi kitâbında yazmısdır. Fekat Eichhorn ve
kitâbları aforoz edilmisdir.
Alman sâiri ve filozof Herden [1744-1803] (Von Geiste den
hebraischen Poesie) eserinde, Ahd-i atîkin, (Mezmûrlar) kitâbının
içindeki si’rlerin birçok ibrânî sâirlerine âid oldugunu, baska baska
zemânlarda yazıldıgını ve sonradan bir araya cem’ edildigini
yazmakdadır. Ayrıca (Nesîdeler Nesîdesi)nin de, beserî ve müstehcen
bir ask kasîdesi oldugunu, bu si’rlerin Süleymân aleyhisselâm
gibi bir Peygambere atf olunamıyacagını da beyân etmekdedir.
Merâk edenlerin, (Nesîdeler Nesîdesi) kitâbına göz gezdirmeleri
kâfîdir.
19. yüzyılda Ibrânî lisânı üzerindeki incelemeler artınca, Tevrâtdaki
bes kitâbın Mûsâ aleyhisselâma âid olmadıgı ve ahd-i atîkdeki kitâbların muhtelif zemânlarda bir araya getirildigi isbât edildi. Bu husûsda, Avrupalı pek çok târîhci, papaz ve piskoposlar eserler nesr etmislerdir.
Mood Incîl Enstitüsünden Dr. Graham Scroggie, (Incîl Allah
kelâmı mıdır?) ismli kitâbda (Ahd-i Atîk) ve (Ahd-i Cedîd)in Allah kelâmı olmadıgını i’tirâf etmekdedir.
Dr. Stroggie ise, (Tekvîn kitâbı, secerelerle doludur. Kim kimden dogdu, nasıl dogdu? Hep bunlardan bahs ediliyor. Bunlardan bana ne? Bunların ibâdet ve Allahü teâlâyı sevmek ile ne alâkası var? Nasıl iyi bir insan olunabilir? Kıyâmet günü nedir? Kime ve nasıl hesâb verecegiz? Sâlih bir insan olmak için neler yapmak lâzımdır? Bunlardan pek az bahs olunuyor. Ekseriyâ, muhtelif efsâneler var. Dahâ gündüz anlatılmadan, geceye geçiliyor) demekdedir. Böyle bir kitâb nasıl Allah kelâmı olabilir?
Bugün, yehûdîlerin (Tanah), hıristiyanların ise, (Ahd-i Atîk)
dedikleri kitâbları okuyan bir kimse, Allahü teâlâ tarafından indirilmis
bir kitâb degil, fuhs, müstehcenlik ve ahlâksızlıgı ögreten bir
seks kitâbı okudugunu zan eder. Bu kitâbların, Allah kelâmı olmadıgını
anlayan batılı birçok papaz ve fen adamları, pekçok kitâblar
nesr ederek, hakîkati herkese duyurmaga çalısmıslardır. Bunları
burada zikr etmege kitâbımızın hacmi müsâid degildir.
-TALMUD-
Yehûdîlerin Tevrâtdan sonraki kudsî kitâblarıdır. (Sözlü emrler)
dedikleri kitâbdır. Talmud, iki kısmdan meydâna gelmisdir. Bunlar Mişna ve Gamârâdır:
Mişna: Ibrânîce tekrâr demekdir. Sözlü emrlerin, kanûn hâline
getirilmis ilk hâlidir. Yehûdî i’tikâdına göre, Allahü teâlâ, Mûsâ
aleyhisselâma, Tûr dagında Tevrât kitâbını (Yazılı emrleri) verdigi
gibi, ba’zı ilmleri, ya’nî (Sözlü emrler)i de söyledi. Mûsâ “aleyhisselâm”,
bu ilmleri Hârûn, Yûsâ’ ve Eliâzâra “aleyhimüsselâm”
bildirdi. Bunlar da, kendilerinden sonra gelen Peygamberlere bildirdiler.
Eliâzâr, Su’ayb aleyhisselâmın ogludur [Mir’ât-i kâinât].
Uzeyr aleyhisselâma yehûdîlerin Azrâ dedikleri (Müncid)de yazılıdır.
Bu bilgiler, neslden nesle, ya’nî hahamlardan hahamlara rivâyet
edildi. Mîlâddan önce 538 ve mîlâddan sonra 70 senelerinde çesidli
Misnalar yazıldı. Bunlara yehûdîlerin âdetleri, kanûn müesseseleri,
hahamların bir mevzû’daki tartısmaları ve sahsî görüsleri de
karısdırıldı. Böylece Misnalar, hahamların indî görüs ve münâkasalarını
ifâde eden kitâblar hâline geldi.
Yehûdî hahamlarından Akiba, bunları topladı ve kısmlara
ayırdı. Talebesi, haham Meir, bunlara ilâveler yaparak basitlesdirdi. Dahâ sonraki hahamlar bu rivâyetlerin, te’lîfi ve bir araya toplanması için çesidli üsûller ve sartlar koydular. Böylece pek çok rivâyetler ve kitâblar zuhûr etdi. Nihâyet bunlar, Mukaddes Yehûdâya (Judah Hanesiye) ulasdı. Yehûdâ, bu karısıklıklara son vermek için, mîlâdın ikinci asrında, bu kitâbların en saglam kabûl edilenini yazdı. Yehûdâ, mevcûd nüshalardan, bilhassa Meirin yazdıgı nüshadan istifâde ederek, kırk yılda bir kitâb vücûde getirdi. Bu kitâb, digerlerini içinde toplıyan, en son ve meshûr (Misna) oldu.
Mişnanın yazılmasına istirâk eden, fikrleri Misnada yazılı
olan, mîlâdî birinci ve ikinci asrda yasayan yehûdî hahamlara
(Tannaim) ya’nî (muallim) derler. Yehûdâ en son muallimlerdendir.
(Hâkim) diye de ta’bîr olunurlar. (Gamârâ)nın toplanmasına
istirâk eden hahamlara (Amoraim) ya’nî (îzâhcılar) derler.
Bunlar muallimlerin fikrlerinin yanlısını çıkaramaz, ancak îzâh edebilirler. Mîlâddan sonra altıncı ve yedinci asrlarda, Talmuda
şerh ve ilâve yapanlara (Saboraim) ya’nî (akllılar veyâ münâkasacılar)
denildi. Talmudu şerh ve tefsîr eden hahamlardan, yehûdî
konsillerinin baskanı olanlarına (Geonim) denilir ki, fetvâ veren
demekdir. Konsil baskanı olmayanlara ise (Posekim) ya’nî karar
verenler, tercîh edenler derler.
Yehûdâdan sonra gelen hahamlar, Misnaya ilâve ve serhler
yapmışlardır. Misnanın lisânı, kendisinde Yunanca ve Lâtincenin
te’sîri görülen Yeni Ibrânîce (Neo Hebrew)dir.
Mişnanın yazılmasından maksad, yazılı emr kabûl edilen, Tevrâtı
temâmlayıcı olan, sözlü emrleri tanıtmakdır. Yehûdânın, yazdıgı
Mişnaya almadıgı ve diger hahamların yazdıgı Misnalardaki ma’lûmâtlar
sonradan toplandı. Bunlara Ilâveler (Tosefta) denildi.
Mişnalar, Tevrâtlardan dahâ basît olup, kelime ve cümle seklleri
onlardan çok farklıdır. Emrler, umûmî kâideler seklinde bildirilmisdir.
Dikkat çekici misâller verilmisdir. Vâki’ olmus hâdiselere
ba’zen rastlanılır. Emrler beyân edilirken, kaynak olarak Tevrâtlarının
âyetleri verilir.
Mişna 6 kısmdan mütesekkildir: 1- Zerâim
(tohumlar), 2- Moed (Mubârek günler, Bayram ve oruc günleri
gibi), 3- Nasim (Kadınlar), 4- Nezikin (Zararlar), 5- Kedosim
(Mukaddes seyler), 6- Tehera (Tahâret, temizlik)dir. Bunlar altmısüç
risâleye, risâleler de cümlelere taksîm edilmisdir.
Gamârâ: Yehûdîlerin Filistin ve Bâbilde iki mühim dînî mektebleri
vardı. Bu mekteblerde, Amoraim (îzâhcılar) denilen hahamlar,
Misnanın ma’nâsını açıklamaga, tezâdları düzeltmege, örf
ve âdetlere dayanarak verilen hükmlere kaynak aramaga, olmus
veyâ olmamıs, ya’nî teorik mes’eleler üzerinde hükmler vermege
çalısdılar. Bâbildeki hahamların yapdıkları serhlere (Bâbil Gamârâsı)
denildi. Bu Gamârâ, Misna ile berâber yazıldı. Meydâna gelen
kitâba (Bâbil Talmud)u denildi. Kudüsdeki hahamların yapdıkları
serhlere de, (Kudüs Gamârâsı) denildi. Bu Gamârâ da Misna
ile berâber yazıldı. Meydâna gelen bu kitâba (Kudüs Talmud)u
denildi.
Filistin Gamârâsı, bir rivâyete göre mîlâdî üçüncü asrda temâmlandı.
Bâbil Gamârâsı, mîlâdın dördüncü asrında basladı ve altıncı asrında temâmlandı. Dahâ sonra, Kudüs ve Bâbil serhleri tefrîk edilmeksizin Misna ve bir Gamârâya (Talmud) ta’bîr edildi. Bâbil Talmudu, Kudüs Talmudunun üç misli dahâ uzundur. Yehûdîler, Bâbil Talmudunu Kudüs Talmudundan dahâ üstün tutarlar. Misnanın bir-iki cümlesi, ba’zen Talmudda on sahîfe anlatılır. Talmudun anlasılması, Misnadan dahâ zordur. Her yehûdî, din egitiminin üçde birini
Tevrât, üçde birini Misna, üçde birini de, Talmuda ayırmak mecbûriyyetindedir.
Hahamlar, Talmudda, bir kimse kötü bir seye niyyet etse, onu
yapmasa bile günâhkâr olacagını bildirmislerdir. Onlara göre, hahamların
nehy etdigi birseyi yapmaga niyyet eden kisi, necs, pis olur.
Bu i’tikâdların [inançların] kaynagı olan Talmuda müslimânlar
(Ebül-Encâs=Necâsetlerin babası) demisdir. (Hebrew Literature sahîfe
17). Yehûdîler, Talmuda inanmıyanı, onu kabûl etmiyeni, yehûdî
saymazlar. Bunun için yehûdîler, sâdece Tevrâtı kabûl eden ve
ona baglanan Karâim yehûdîlerini yehûdî kabûl etmezler.
Yehûdî din adamları, Kudüs ve Bâbil Talmudları arasında büyük
farklar, tezâdlar oldugunu i’tirâf etmekden sakınırlar.
Bâbil Talmudu, ilk def’a mîlâdî 1520-1522 de, Kudüs Talmudu
ise, 1523 senesinde Venedikde basıldı. Bâbil Talmudu, Almanca ve
Ingilizceye, Kudüs Talmudu da, Fransızcaya terceme edilmisdir.
Bâbil Talmudunun % 30’unu, Kudüs Talmudunun % 15’ini hikâyeler
ve kıssalar teskil eder. Bu hikâyelere (Hagada) derler. Yehûdî
edebiyyâtının esâsını bu hikâyeler teskîl eder. Mekteblerinde
bunları okuturlar. Yehûdî mekteblerinde, hattâ üniversitelerinde
Tevrât ve Talmudun ögrenilmesi ve ögretilmesi mecbûrîdir.
Hıristiyanlar, Talmuda düsman olup, ona siddetle hücûm etmekdedirler.
Hıristiyanların, yehûdîlere yapdıkları zulmleri, iskenceleri, kitâbımızın
çesidli yerlerinde bildirdigimiz için, burada zikr etmiyecegiz.
Ancak, hıristiyanların yehûdîlere Talmudla ilgili yapdıkları zulmlerden kısaca bahs edelim:
Fransa, Polonya ve Ingiltere gibi, hıristiyan beldelerde, Talmudlar toplatdırılmıs ve yakılmısdır. Yehûdîlerin evlerinde bile Talmud bulundurmaları yasak edilmisdir. Talmud hükmlerini açıklayan en mühim kisiler, Yehûdî dönmeleri Nicolas Donin ile Pablo Christianidir. Pablo Christiani, mîlâdî onüçüncü asrda,
Fransa ve Ispanyada yasamısdır. 1263 senesinde Ispanyanın Barcelona
sehrinde yapılan münâzarada hahamlar, Talmudun katı prensiblerine
ve yazılarına karsı vârid olan süâllere (Cevâb veremediler),
bunları müdâfeadan âciz kaldılar.
(El-Kenz-ül-Mersûd fî Kavâid-it-Talmud) kitâbının beyânına
göre, Talmudda, Îsâ aleyhisselâmın Cehennemin derinliklerinde,
zift ve ates arasında oldugu, hazret-i Meryemin asker Pandira ile
zinâ etdigi, kiliselerin necâset dolu [pislik] oldugu, papazların kelblere [köpeklere] benzedigi, hıristiyanların öldürülmesi lâzım
oldugu gibi husûslar yazılıdır.
927 [m. 1520] de Papanın izni ile Bâbil Talmudu, üç sene sonra
da Kudüs Talmudu basılmıs, bundan otuz yıl sonra yehûdîler için
felâketler zuhûr etmisdir. 9 Eylül 1553 de Romada ele geçirilen bütün
Talmud nüshaları yakılmısdır. Bu hâl, diger Italya sehrlerinde
de tatbîk edilmisdir. 1554 senesinde Talmud ve diger Ibrânîce kitâblara
sansür konulmusdur. 1565 de Papa, Talmud kelimesinin
kullanılmasını dahî, yasak etmisdir.
1578-1581 seneleri arasında Talmud, Basel sehrinde yeniden basılmısdır.
Bu baskıda, ba’zı risâleler çıkarılmıs, hıristiyanlıgı kötüleyen
birçok cümleler kaldırılmıs, birçok kelimeler de degisdirilmisdir.
Bu târîhden sonra, Papalar yine Talmudları toplatmıslardır.
Endülüs Emevî Sultânlarının dokuzuncusu Ikinci Hakem, haham
Joseph Ben Masesa emr ederek, Talmudu Arapcaya terceme
etdirmisdir. Okundukdan sonra, bu tercemeye (Keseye konan pislik)
ismi verilmisdir. Ikinci Hakem, 366 [m. 976] da vefât etdi.
Karâim yehûdîleri, Talmudu red etmis ve bunu bid’at kabûl etmislerdir.
Talmuda göre kadın, dînî mekteblere alınamaz. Çünki hafîf
akllıdır ve ona din egitimi sart degildir. (Kim kızına Tevrât ögretirse,
ona kötü bir sey ögretmis olur) cümlesi haham Eliazerindir.
(Misna, Nasim (kadınlar), Sotak kısmı 216). Yehûdî haham Mûsâ
bin Meymun, bundan maksadın Tevrât degil, Talmud oldugunu
zikr etmisdir.
Talmud, müneccimligin insan hayâtına hükm eden bir ilm oldugunu
bildirmekdedir. Talmud, (Günes tutulması, milletler için kötü
bir alâmetdir) demekdedir. [Evil-Sign] Ay tutulmasının ise, yehûdîler
için kötü bir alâmet oldugu yazılıdır. Talmud, sihr ve kehânetlerle
doludur. Birçok seyleri ifrîtlere (Demons) baglamıslardır.
Haham Rav Hunr (Her birimizin sagında onbin, solunda onbin ifrît
[seytân] bulunur) demekdedir. Haham Rabba ise, (Havradaki
va’z sırasında zuhûr eden izdihâm, ifrîtler sebebi iledir. Elbiselerin
eskimesi, ifrîtlerin sürtünmelerindendir. Ayakların kırılması, yine
ifrîtler sebebi iledir) demekdedir. Talmudda, seytânların, öküzlerin
boynuzlarında raks etdikleri, seytânın Tevrât okuyanlara zarar
veremiyecegi, Cehennem atesinin, Benî Isrâîlin günâhkârlarını
yakmıyacagı yazılıdır.
Yine Talmudda, Benî Isrâîlin günâhkârlarının oniki ay Cehennemde
yanacagı, Kıyâmeti inkâr edenlerin ve diger milletlerden
olan günâhkârların elîm bir azâb içinde ebedî olarak kalacakları, orada vücûdlarının kurtlarının ölmiyecegi ve ateslerinin sönmiyecegi
yazılıdır.
Yine ba’zı hahamlar Talmudda, rûh cesedden ayrıldıkdan sonra,
hesâb olmadıgını, günâhlardan cesedin mes’ûl oldugunu, rûhun
cesedden mes’ûl olmasının mümkin olmadıgını yazmıslardır. Baska
bir haham da, yine Talmudda buna i’tirâz etmisdir.
Talmudda, (Hahamlardan ba’zıları, insan ve karpuz yaratmaga
kâdirdir) diye yazılıdır. Bir hahamın, bir kadını disi merkeb hâline
getirdigi, üzerine bindigi, onunla çarsıya gitdigi, sonra da baska bir
hahamın, onu eski hâline çevirdigi, Talmudun rivâyetlerindendir.
Talmudda, hahamların hârikulâde isleri, yılanlar, kurbagalar, kuslar
ve balıklara âid pekçok efsâne ve kıssaları yazılıdır. Yine Talmudun
beyânına göre, ormanda bir yırtıcı hayvan olup, Rum kayseri
bunu görmek istemis, bu hayvan Romaya 400 mil yaklasınca
kükremis ve Roma sehrinin dıvarları yıkılmısdır. Yine Talmudun
beyânına göre, ormanda bir yasında bir öküz, Tûr dagı kadar imis.
Çok büyük oldugu için, bunları kurtarmak Nûh aleyhisselâma çok
zor gelmis ve bunlardan sâdece birini boynuzlarından gemiye baglamıs.
O zemânın Bashan (Bolan) beldesinin mâliki olan (Üc), vücûdu
çok büyük oldugu için, gemiye binememis, o da öküzün sırtına
binmis. Bu melik Üc, dünyâ kadınlarından biri ile evlenen bir
melekden dogan Amâlikalılardan imis. Ayagı 40 mil uzunlugunda
imis. Akl ve mantıgın aslâ kabûl edemiyecegi dahâ nice safsatalar…
Talmudun Hosem hamispat, Yoreh deah, Sultan Arah kısmlarında,
(Yehûdî olmıyan kimselerin kanını akıtmak Allaha kurban
takdim etmekdir), (Yehûdîlik maksad ve gâyesi için islenen bütün günâhlar, gizli olmak sartı ile mubâhdır), (Yalnız yehûdî olanlara insan gözü ile bakılır. Yehûdî olmayanlar birer hayvandır), (Allah dünyânın bütün servetini sâdece yehûdîlere tahsîs etmisdir), (Hırsızlık etmeyiniz emri sâdece yehûdîler içindir. Diger milletlerin canları ve malları halâldir), (Yehûdî olmıyanların ırzı, nâmûsu halâldir. Zinâ etmiyeceksin emri yehûdîler içindir), (Yehûdî olmayanın, malını çalan ve isini elinden alan bir yehûdî, iyi bir is yapmısdır), (Emrlerimizi, yehûdî olmıyan birine haber vermek, bütün yehûdîleri katl edilmeleri için ihbâr etmekle aynıdır. Yehûdî olmıyanlar, kendileri için ögretdiğimiz şeylerden ma’lûmât sâhibi olunca bizi sürgün ederler), (Zirâatden dahâ aşağı bir iş yokdur) gibi cümleler vardır.
Talmudda, yehûdîlerin bekledikleri Mesîh için, (Mesîh, yehûdî olmıyanları, harb arabalarının tekerlekleri altında ezecekdir. Büyük harb olacak ve insanların üçde ikisi ölecekdir. Yehûdîler gâlib olacak, maglûb olanların silâhlarını yedi sene yakacak olarak kullanacaklardır.
Diger milletler yehûdîlere itâat edeceklerdir. Mesîh hıristiyanları kabûl etmiyecek ve onları temâmen imhâ edecekdir. Bütün milletlerin hazîneleri yehûdîlerin ellerine geçecek, yehûdîler çok zenginlesecekler. Hıristiyanlar yok edilince, diger milletlerin gözleri açılacak, onlar da yehûdî olacaklardır. Böylece yehûdîler dünyâya hâkim olacak, dünyânın hiç bir yerinde yehûdî olmıyan kimse kalmıyacakdır) demekdedir.
ayırdı. Talebesi, haham Meir, bunlara ilâveler yaparak basitlesdirdi. Dahâ sonraki hahamlar bu rivâyetlerin, te’lîfi ve bir araya toplanması için çesidli üsûller ve sartlar koydular. Böylece pek çok rivâyetler ve kitâblar zuhûr etdi. Nihâyet bunlar, Mukaddes Yehûdâya (Judah Hanesiye) ulasdı. Yehûdâ, bu karısıklıklara son vermek için, mîlâdın ikinci asrında, bu kitâbların en saglam kabûl edilenini yazdı. Yehûdâ, mevcûd nüshalardan, bilhassa Meirin yazdıgı nüshadan istifâde ederek, kırk yılda bir kitâb vücûde getirdi. Bu kitâb, digerlerini içinde toplıyan, en son ve meshûr (Misna) oldu.
Mişnanın yazılmasına istirâk eden, fikrleri Misnada yazılı
olan, mîlâdî birinci ve ikinci asrda yasayan yehûdî hahamlara
(Tannaim) ya’nî (muallim) derler. Yehûdâ en son muallimlerdendir.
(Hâkim) diye de ta’bîr olunurlar. (Gamârâ)nın toplanmasına
istirâk eden hahamlara (Amoraim) ya’nî (îzâhcılar) derler.
Bunlar muallimlerin fikrlerinin yanlısını çıkaramaz, ancak îzâh edebilirler. Mîlâddan sonra altıncı ve yedinci asrlarda, Talmuda
şerh ve ilâve yapanlara (Saboraim) ya’nî (akllılar veyâ münâkasacılar)
denildi. Talmudu şerh ve tefsîr eden hahamlardan, yehûdî
konsillerinin baskanı olanlarına (Geonim) denilir ki, fetvâ veren
demekdir. Konsil baskanı olmayanlara ise (Posekim) ya’nî karar
verenler, tercîh edenler derler.
Yehûdâdan sonra gelen hahamlar, Misnaya ilâve ve serhler
yapmışlardır. Misnanın lisânı, kendisinde Yunanca ve Lâtincenin
te’sîri görülen Yeni Ibrânîce (Neo Hebrew)dir.
Mişnanın yazılmasından maksad, yazılı emr kabûl edilen, Tevrâtı
temâmlayıcı olan, sözlü emrleri tanıtmakdır. Yehûdânın, yazdıgı
Mişnaya almadıgı ve diger hahamların yazdıgı Misnalardaki ma’lûmâtlar
sonradan toplandı. Bunlara Ilâveler (Tosefta) denildi.
Mişnalar, Tevrâtlardan dahâ basît olup, kelime ve cümle seklleri
onlardan çok farklıdır. Emrler, umûmî kâideler seklinde bildirilmisdir.
Dikkat çekici misâller verilmisdir. Vâki’ olmus hâdiselere
ba’zen rastlanılır. Emrler beyân edilirken, kaynak olarak Tevrâtlarının
âyetleri verilir.
Mişna 6 kısmdan mütesekkildir: 1- Zerâim
(tohumlar), 2- Moed (Mubârek günler, Bayram ve oruc günleri
gibi), 3- Nasim (Kadınlar), 4- Nezikin (Zararlar), 5- Kedosim
(Mukaddes seyler), 6- Tehera (Tahâret, temizlik)dir. Bunlar altmısüç
risâleye, risâleler de cümlelere taksîm edilmisdir.
Gamârâ: Yehûdîlerin Filistin ve Bâbilde iki mühim dînî mektebleri
vardı. Bu mekteblerde, Amoraim (îzâhcılar) denilen hahamlar,
Misnanın ma’nâsını açıklamaga, tezâdları düzeltmege, örf
ve âdetlere dayanarak verilen hükmlere kaynak aramaga, olmus
veyâ olmamıs, ya’nî teorik mes’eleler üzerinde hükmler vermege
çalısdılar. Bâbildeki hahamların yapdıkları serhlere (Bâbil Gamârâsı)
denildi. Bu Gamârâ, Misna ile berâber yazıldı. Meydâna gelen
kitâba (Bâbil Talmud)u denildi. Kudüsdeki hahamların yapdıkları
serhlere de, (Kudüs Gamârâsı) denildi. Bu Gamârâ da Misna
ile berâber yazıldı. Meydâna gelen bu kitâba (Kudüs Talmud)u
denildi.
Filistin Gamârâsı, bir rivâyete göre mîlâdî üçüncü asrda temâmlandı.
Bâbil Gamârâsı, mîlâdın dördüncü asrında basladı ve altıncı asrında temâmlandı. Dahâ sonra, Kudüs ve Bâbil serhleri tefrîk edilmeksizin Misna ve bir Gamârâya (Talmud) ta’bîr edildi. Bâbil Talmudu, Kudüs Talmudunun üç misli dahâ uzundur. Yehûdîler, Bâbil Talmudunu Kudüs Talmudundan dahâ üstün tutarlar. Misnanın bir-iki cümlesi, ba’zen Talmudda on sahîfe anlatılır. Talmudun anlasılması, Misnadan dahâ zordur. Her yehûdî, din egitiminin üçde birini
Tevrât, üçde birini Misna, üçde birini de, Talmuda ayırmak mecbûriyyetindedir.
Hahamlar, Talmudda, bir kimse kötü bir seye niyyet etse, onu
yapmasa bile günâhkâr olacagını bildirmislerdir. Onlara göre, hahamların
nehy etdigi birseyi yapmaga niyyet eden kisi, necs, pis olur.
Bu i’tikâdların [inançların] kaynagı olan Talmuda müslimânlar
(Ebül-Encâs=Necâsetlerin babası) demisdir. (Hebrew Literature sahîfe
17). Yehûdîler, Talmuda inanmıyanı, onu kabûl etmiyeni, yehûdî
saymazlar. Bunun için yehûdîler, sâdece Tevrâtı kabûl eden ve
ona baglanan Karâim yehûdîlerini yehûdî kabûl etmezler.
Yehûdî din adamları, Kudüs ve Bâbil Talmudları arasında büyük
farklar, tezâdlar oldugunu i’tirâf etmekden sakınırlar.
Bâbil Talmudu, ilk def’a mîlâdî 1520-1522 de, Kudüs Talmudu
ise, 1523 senesinde Venedikde basıldı. Bâbil Talmudu, Almanca ve
Ingilizceye, Kudüs Talmudu da, Fransızcaya terceme edilmisdir.
Bâbil Talmudunun % 30’unu, Kudüs Talmudunun % 15’ini hikâyeler
ve kıssalar teskil eder. Bu hikâyelere (Hagada) derler. Yehûdî
edebiyyâtının esâsını bu hikâyeler teskîl eder. Mekteblerinde
bunları okuturlar. Yehûdî mekteblerinde, hattâ üniversitelerinde
Tevrât ve Talmudun ögrenilmesi ve ögretilmesi mecbûrîdir.
Hıristiyanlar, Talmuda düsman olup, ona siddetle hücûm etmekdedirler.
Hıristiyanların, yehûdîlere yapdıkları zulmleri, iskenceleri, kitâbımızın
çesidli yerlerinde bildirdigimiz için, burada zikr etmiyecegiz.
Ancak, hıristiyanların yehûdîlere Talmudla ilgili yapdıkları zulmlerden kısaca bahs edelim:
Fransa, Polonya ve Ingiltere gibi, hıristiyan beldelerde, Talmudlar toplatdırılmıs ve yakılmısdır. Yehûdîlerin evlerinde bile Talmud bulundurmaları yasak edilmisdir. Talmud hükmlerini açıklayan en mühim kisiler, Yehûdî dönmeleri Nicolas Donin ile Pablo Christianidir. Pablo Christiani, mîlâdî onüçüncü asrda,
Fransa ve Ispanyada yasamısdır. 1263 senesinde Ispanyanın Barcelona
sehrinde yapılan münâzarada hahamlar, Talmudun katı prensiblerine
ve yazılarına karsı vârid olan süâllere (Cevâb veremediler),
bunları müdâfeadan âciz kaldılar.
(El-Kenz-ül-Mersûd fî Kavâid-it-Talmud) kitâbının beyânına
göre, Talmudda, Îsâ aleyhisselâmın Cehennemin derinliklerinde,
zift ve ates arasında oldugu, hazret-i Meryemin asker Pandira ile
zinâ etdigi, kiliselerin necâset dolu [pislik] oldugu, papazların kelblere [köpeklere] benzedigi, hıristiyanların öldürülmesi lâzım
oldugu gibi husûslar yazılıdır.
927 [m. 1520] de Papanın izni ile Bâbil Talmudu, üç sene sonra
da Kudüs Talmudu basılmıs, bundan otuz yıl sonra yehûdîler için
felâketler zuhûr etmisdir. 9 Eylül 1553 de Romada ele geçirilen bütün
Talmud nüshaları yakılmısdır. Bu hâl, diger Italya sehrlerinde
de tatbîk edilmisdir. 1554 senesinde Talmud ve diger Ibrânîce kitâblara
sansür konulmusdur. 1565 de Papa, Talmud kelimesinin
kullanılmasını dahî, yasak etmisdir.
1578-1581 seneleri arasında Talmud, Basel sehrinde yeniden basılmısdır.
Bu baskıda, ba’zı risâleler çıkarılmıs, hıristiyanlıgı kötüleyen
birçok cümleler kaldırılmıs, birçok kelimeler de degisdirilmisdir.
Bu târîhden sonra, Papalar yine Talmudları toplatmıslardır.
Endülüs Emevî Sultânlarının dokuzuncusu Ikinci Hakem, haham
Joseph Ben Masesa emr ederek, Talmudu Arapcaya terceme
etdirmisdir. Okundukdan sonra, bu tercemeye (Keseye konan pislik)
ismi verilmisdir. Ikinci Hakem, 366 [m. 976] da vefât etdi.
Karâim yehûdîleri, Talmudu red etmis ve bunu bid’at kabûl etmislerdir.
Talmuda göre kadın, dînî mekteblere alınamaz. Çünki hafîf
akllıdır ve ona din egitimi sart degildir. (Kim kızına Tevrât ögretirse,
ona kötü bir sey ögretmis olur) cümlesi haham Eliazerindir.
(Misna, Nasim (kadınlar), Sotak kısmı 216). Yehûdî haham Mûsâ
bin Meymun, bundan maksadın Tevrât degil, Talmud oldugunu
zikr etmisdir.
Talmud, müneccimligin insan hayâtına hükm eden bir ilm oldugunu
bildirmekdedir. Talmud, (Günes tutulması, milletler için kötü
bir alâmetdir) demekdedir. [Evil-Sign] Ay tutulmasının ise, yehûdîler
için kötü bir alâmet oldugu yazılıdır. Talmud, sihr ve kehânetlerle
doludur. Birçok seyleri ifrîtlere (Demons) baglamıslardır.
Haham Rav Hunr (Her birimizin sagında onbin, solunda onbin ifrît
[seytân] bulunur) demekdedir. Haham Rabba ise, (Havradaki
va’z sırasında zuhûr eden izdihâm, ifrîtler sebebi iledir. Elbiselerin
eskimesi, ifrîtlerin sürtünmelerindendir. Ayakların kırılması, yine
ifrîtler sebebi iledir) demekdedir. Talmudda, seytânların, öküzlerin
boynuzlarında raks etdikleri, seytânın Tevrât okuyanlara zarar
veremiyecegi, Cehennem atesinin, Benî Isrâîlin günâhkârlarını
yakmıyacagı yazılıdır.
Yine Talmudda, Benî Isrâîlin günâhkârlarının oniki ay Cehennemde
yanacagı, Kıyâmeti inkâr edenlerin ve diger milletlerden
olan günâhkârların elîm bir azâb içinde ebedî olarak kalacakları, orada vücûdlarının kurtlarının ölmiyecegi ve ateslerinin sönmiyecegi
yazılıdır.
Yine ba’zı hahamlar Talmudda, rûh cesedden ayrıldıkdan sonra,
hesâb olmadıgını, günâhlardan cesedin mes’ûl oldugunu, rûhun
cesedden mes’ûl olmasının mümkin olmadıgını yazmıslardır. Baska
bir haham da, yine Talmudda buna i’tirâz etmisdir.
Talmudda, (Hahamlardan ba’zıları, insan ve karpuz yaratmaga
kâdirdir) diye yazılıdır. Bir hahamın, bir kadını disi merkeb hâline
getirdigi, üzerine bindigi, onunla çarsıya gitdigi, sonra da baska bir
hahamın, onu eski hâline çevirdigi, Talmudun rivâyetlerindendir.
Talmudda, hahamların hârikulâde isleri, yılanlar, kurbagalar, kuslar
ve balıklara âid pekçok efsâne ve kıssaları yazılıdır. Yine Talmudun
beyânına göre, ormanda bir yırtıcı hayvan olup, Rum kayseri
bunu görmek istemis, bu hayvan Romaya 400 mil yaklasınca
kükremis ve Roma sehrinin dıvarları yıkılmısdır. Yine Talmudun
beyânına göre, ormanda bir yasında bir öküz, Tûr dagı kadar imis.
Çok büyük oldugu için, bunları kurtarmak Nûh aleyhisselâma çok
zor gelmis ve bunlardan sâdece birini boynuzlarından gemiye baglamıs.
O zemânın Bashan (Bolan) beldesinin mâliki olan (Üc), vücûdu
çok büyük oldugu için, gemiye binememis, o da öküzün sırtına
binmis. Bu melik Üc, dünyâ kadınlarından biri ile evlenen bir
melekden dogan Amâlikalılardan imis. Ayagı 40 mil uzunlugunda
imis. Akl ve mantıgın aslâ kabûl edemiyecegi dahâ nice safsatalar…
Talmudun Hosem hamispat, Yoreh deah, Sultan Arah kısmlarında,
(Yehûdî olmıyan kimselerin kanını akıtmak Allaha kurban
takdim etmekdir), (Yehûdîlik maksad ve gâyesi için islenen bütün günâhlar, gizli olmak sartı ile mubâhdır), (Yalnız yehûdî olanlara insan gözü ile bakılır. Yehûdî olmayanlar birer hayvandır), (Allah dünyânın bütün servetini sâdece yehûdîlere tahsîs etmisdir), (Hırsızlık etmeyiniz emri sâdece yehûdîler içindir. Diger milletlerin canları ve malları halâldir), (Yehûdî olmıyanların ırzı, nâmûsu halâldir. Zinâ etmiyeceksin emri yehûdîler içindir), (Yehûdî olmayanın, malını çalan ve isini elinden alan bir yehûdî, iyi bir is yapmısdır), (Emrlerimizi, yehûdî olmıyan birine haber vermek, bütün yehûdîleri katl edilmeleri için ihbâr etmekle aynıdır. Yehûdî olmıyanlar, kendileri için ögretdiğimiz şeylerden ma’lûmât sâhibi olunca bizi sürgün ederler), (Zirâatden dahâ aşağı bir iş yokdur) gibi cümleler vardır.
Talmudda, yehûdîlerin bekledikleri Mesîh için, (Mesîh, yehûdî olmıyanları, harb arabalarının tekerlekleri altında ezecekdir. Büyük harb olacak ve insanların üçde ikisi ölecekdir. Yehûdîler gâlib olacak, maglûb olanların silâhlarını yedi sene yakacak olarak kullanacaklardır.
Diger milletler yehûdîlere itâat edeceklerdir. Mesîh hıristiyanları kabûl etmiyecek ve onları temâmen imhâ edecekdir. Bütün milletlerin hazîneleri yehûdîlerin ellerine geçecek, yehûdîler çok zenginlesecekler. Hıristiyanlar yok edilince, diger milletlerin gözleri açılacak, onlar da yehûdî olacaklardır. Böylece yehûdîler dünyâya hâkim olacak, dünyânın hiç bir yerinde yehûdî olmıyan kimse kalmıyacakdır) demekdedir.
İNGİLİZ KRALİYET AİLESİ VE İLLUMİNATİ
Meraba sistem karşıtı insan bugün yine güzel bir yazı ve yine ben.. Neyse bayram günü yazı yazıyoruz bare okuduktan sonra şuku bas, paylaş bir şey yap :).. Bugün ki konu İngiliz Kraliyet Ailesi ve İlluminati bağlantısı.
Öncelikle illuminati ile kabala arasındaki meseleye kısacık değinelim...
Öncelikle kabala denen şeyi vikiden googleden falan aramaya pek kalkışmayın çünkü genelde ruhaniyet ve dünyaya yaşama anlam verme olarak geçiştirirler. Kabbalah ya da kabbala temelde şeytana tapınmayı hizmet etmeyi şart koşar. Doğru yanlış, Tanrı-şeytan ve cennet cehennem olaylarına yeniden anlam verirsiniz.Onlara göre ; Biz Yanlışa göre doğruyuz ama aslında siz de bize göre doğrusunuz. Yani yanlış ve doğrunun varlığı ancak birbirinin varlığıyla devam eder. Bir nevi yanlış olmasa doğru da olmaz. Yanlış var olduğu için doğru da var. Eğer yanlış olmasaydı bugün yanlışın zıttı olan doğru da var olmayacaktı . Kabalistler genelde tanrının varlığını kabul eder ama doğruyu şeytana tapınmakta bulurlar. Şeytan boş vaatlerle kandırır. Bu tür insanlar İsanın geleceğini kabullenmez ki geldiğinde sonlarının ne olacağını biliyorlardır. Neyse.. Kabala ilk eski mısırda ortaya çıktı ya da ben öyle inanıyorum.
Daha sonra Nabukadnezar döneminde babile taşındı. Ordan kudüse süleyman döneminde geçti. Hz Süleyman büyüye karşı olduğu için kabalist inançları barındıran tüm kitapları ortadan kaldırdı. Mısır döneminde firavunlar piramitleri inşa ettiriyolar. Ve ordaki piramitleri yapan insanlar kendilerine duvar işçisi manasında olan ''mason'' ünvanını alıyor. Aynı şekilde süleyman mabedinin inşasında görev yapan cinler ve insanlar yine o manada olan ''mason'' ünvanını alıyor. Daha sonra bu masonluk ve kabala haçlı seferleri sırasında avrupaya taşınıyor. Kabala büyük bir hazinedir ki içindeki bilgilerin metafizik gücün haddi hesabı yoktur. Bu yüzden tapınakçılar kabalaya büyük hazine der. Avrupaya taşındığında ise illuminati ailesi olarak 1776 yılında ortaya çıkarlar.
Tabi bu tarihden önce çaylaklar olduğu gibi uygulamaya çalışıyor bu kabalayı ama kilise ortadan kaldırıyor. İşte bu yüzden kilise sürekli eleştirilir avrupada. İnsanları kiliseden bu şekilde ayırdılar ve şimdi de bizi camilerden ayırmaya çalışıyorlar. Hak veriyorum bi yana ama bugün bile halen 1776de illuminatinin kuruluşunu ''aydınlanma çağı'' olarak yuttururlarken kiliseyi de dışlayıp eleştiriyorlar. İlluminati kabala ile ifritlerle iletişim kurmuştur ve onlar sayesinde büyük bir servete sahip oldular. Daha sonra bu servetle beraber büyük bir örgüt kurdular. Bakın masonluk illuminatiye göre çok düşük bir örgüttür. Bugün ki masonların %90ını illuminatiden bihaberdir. O yüzden her boka masonları katmayı bırakın. Adamların kendinden haberi yok.
Göbekli, entel bilimin ışığında yürüyen 80 yaşındaki ihtiyar heyetinden ne bok bekliyorsun mübarek.. Neyse moruk illuminati bu yüzden büyük. Çünkü arkasında iblisin ordusu var. Lusifer var. Işık var şamdan var, floresan lamba var işte bişeyler.
Neyse moruk anladın dediğimi sen.. Peki bu sikimsonik bilgilerin kraliyetle ne alakası var ?.. Var anam var... Bakın arkadaşlar dedim ya avrupa tapınak kabala falan. Aynı şey kraliyet için de olmuştur. Mısırdaki firavunların soyu halen devam etmektedir ingilterede. Kraliyet ailesi elizabeth falan firavun torunudur.
Bakın arkadaşlar mısırdaki gizemler neden gizlendi ve yokedildi. Piramitlerin yapımı neden günümüzde dahi çözülemedi. Ya da dünyadaki iyi kötü tüm ruhani yapılar neden ley hatları üzerinde. Ayasofya dahi ley enerji hatlarının üzerindedir. Ley hatları dünyayı çevreleyen bir enerjidir. Dünyada girdap noktaları oluşturur. Bu noktalar ruhani pozitif negatif enerjiyi milyonlarca kat arttırabilir. Hatta metafizik aleme geçiş çıkış olaylarını bile gerçekleştirebilir. Siz halen paralel evren yok dünyanın kopyası falan filan safsatalarına inanadurun..
Al müslüman bu dünyayı çevreleyen enerji hatları ley hatları..
Moruk inanmıyorum sana diyorsan benim ley hatları konusunda aşırı sikimsonik bir yazım olacak bugün yarın.. Sakat bırakıcaz beraber tüm illucuları a:WE:QE.
uleyn konu neydi nerelere geldik neyse hemen dikey geçiş yapalım kraliyete.
Dedikya kraliyet ailesi firavun soyundan geliyor. Sizlere onunla alakalı birkaç görsel atıcam..
Öncelikle piramit olayının deşifre olması aynı zamanda illuminatinin kabalist sistemininde deşifre olmasına neden olacağı için tüm bilgiler gizleniyor. Büyük ihtimal yokedilmiştir de...
Kraliçenin tahtının altında Yakup'un taşının ne işi var ? Kraliçe ile ibranilerin alakası nedir ? bu taş nedir tıkla
Taşın kutsaliyeti hakkında bide buna bak
Kraliçe her zaman bir piramitin üzerinde taçlandırılır. Piramit ile ingilizler arasında ne bağ var ?
Ayrıca Kraliyet tacında 12 ibrani kavmi temsil eden 12 taş vardır.
Britanya bayrağı da yine 12 kavmi simgeler
Avrupa birliği bayrağında da yine aynı şekilde 12 yıldız vardır.
Britanya bayrağında da aynı şekilde 12 kavmin birleşmesini simgeleyen motif ve renkler mevcut.
Kraliçenin kırbacı dahi eski mısıra dayanır.Bu kırbaç amen ve diğer firavunlar tarafından taşınıyordu o dönemde. Günümüzde ise bugünün firavunları tarafından yine taşınıyor.
Al moruk amen ve biricik asası İngiliz Kraliyet Ailesinin Amblemi her boka atıyolar
bu amblemleri sıkıldık artık gör gör
Moruk ayrıca hakimlerin falan giydiği başlıklar eski mısırdan geliyor yine
İşte böyle mübarek. Eski mısırda olanlar günümüzde de bu şekilde icra ediliyor. Biz de uyuyoruz. 11 Eylül videomuz var hani izleyenler hatırlar. Geçen bir yorum gelmişti siz abdyi büyük gösteriyorsun binladin şeyh binladin şu bu işte yeni nesilin kafası böyle zehirleniyor. Din adı altında başka şeyler yükleniyor beynimize. Biz de hemen yutuyoruz. İlluminatiyi deşifre ederk abyi büyütme gibi bir olay yok burda. Abd bile illuminatiye tonla borcu var. Bilmeden konuşmuyoruz. Abdyi seven asıl yöneticiler abdnin karşındaki tehlikeyi biliyor. İşte bu yüzden amerika her bokun arkasında gözüküyor. Aslında süper güçler abdnin arkasında iş çeviriyor. Siz her şeyi amerika rusya japonya çin olarak görün.Bugün ise israil tehlikesi doğmaya başladı. Süper güçler illuminati ailesi gücü abdden alıp israile taşıma peşinde. Yeni dünya düzeni kuruldu sen halen uyu zeki insan.
İngiliz kraliyet ailesi için bundan farklı bir şey söylenemez. Yıllarca firavun soyunu devam ettirdiler. Binlerce yıl önce olan şeytanlıkları günümüzde de sürdürmeye devam ediyorlar. Ekonomik hiçbir kaygıları yok. Tüm gücü parayı elinde tutuyorlar. Ensest ilişkiler kurup ailedeki gücü dışarı saptırmıyorlar. İlluminatiye çok iyi hizmet ediyorlar. Gün geçtikçe büyüyorlar.
Bugün ki yazı bu kadar moruk şu ley hatları olayını kapadım hemen çünkü bugün yarın konuşacağız o meseleyi. Neyse görüşürüz sistemi sorgulayan insan
MUSAB HALİD
Cern Kabala Deccal ve Mehdi
Öncelikle illuminati ile kabala arasındaki meseleye kısacık değinelim...
Öncelikle kabala denen şeyi vikiden googleden falan aramaya pek kalkışmayın çünkü genelde ruhaniyet ve dünyaya yaşama anlam verme olarak geçiştirirler. Kabbalah ya da kabbala temelde şeytana tapınmayı hizmet etmeyi şart koşar. Doğru yanlış, Tanrı-şeytan ve cennet cehennem olaylarına yeniden anlam verirsiniz.Onlara göre ; Biz Yanlışa göre doğruyuz ama aslında siz de bize göre doğrusunuz. Yani yanlış ve doğrunun varlığı ancak birbirinin varlığıyla devam eder. Bir nevi yanlış olmasa doğru da olmaz. Yanlış var olduğu için doğru da var. Eğer yanlış olmasaydı bugün yanlışın zıttı olan doğru da var olmayacaktı . Kabalistler genelde tanrının varlığını kabul eder ama doğruyu şeytana tapınmakta bulurlar. Şeytan boş vaatlerle kandırır. Bu tür insanlar İsanın geleceğini kabullenmez ki geldiğinde sonlarının ne olacağını biliyorlardır. Neyse.. Kabala ilk eski mısırda ortaya çıktı ya da ben öyle inanıyorum.
Daha sonra Nabukadnezar döneminde babile taşındı. Ordan kudüse süleyman döneminde geçti. Hz Süleyman büyüye karşı olduğu için kabalist inançları barındıran tüm kitapları ortadan kaldırdı. Mısır döneminde firavunlar piramitleri inşa ettiriyolar. Ve ordaki piramitleri yapan insanlar kendilerine duvar işçisi manasında olan ''mason'' ünvanını alıyor. Aynı şekilde süleyman mabedinin inşasında görev yapan cinler ve insanlar yine o manada olan ''mason'' ünvanını alıyor. Daha sonra bu masonluk ve kabala haçlı seferleri sırasında avrupaya taşınıyor. Kabala büyük bir hazinedir ki içindeki bilgilerin metafizik gücün haddi hesabı yoktur. Bu yüzden tapınakçılar kabalaya büyük hazine der. Avrupaya taşındığında ise illuminati ailesi olarak 1776 yılında ortaya çıkarlar.
Tabi bu tarihden önce çaylaklar olduğu gibi uygulamaya çalışıyor bu kabalayı ama kilise ortadan kaldırıyor. İşte bu yüzden kilise sürekli eleştirilir avrupada. İnsanları kiliseden bu şekilde ayırdılar ve şimdi de bizi camilerden ayırmaya çalışıyorlar. Hak veriyorum bi yana ama bugün bile halen 1776de illuminatinin kuruluşunu ''aydınlanma çağı'' olarak yuttururlarken kiliseyi de dışlayıp eleştiriyorlar. İlluminati kabala ile ifritlerle iletişim kurmuştur ve onlar sayesinde büyük bir servete sahip oldular. Daha sonra bu servetle beraber büyük bir örgüt kurdular. Bakın masonluk illuminatiye göre çok düşük bir örgüttür. Bugün ki masonların %90ını illuminatiden bihaberdir. O yüzden her boka masonları katmayı bırakın. Adamların kendinden haberi yok.
Göbekli, entel bilimin ışığında yürüyen 80 yaşındaki ihtiyar heyetinden ne bok bekliyorsun mübarek.. Neyse moruk illuminati bu yüzden büyük. Çünkü arkasında iblisin ordusu var. Lusifer var. Işık var şamdan var, floresan lamba var işte bişeyler.
Neyse moruk anladın dediğimi sen.. Peki bu sikimsonik bilgilerin kraliyetle ne alakası var ?.. Var anam var... Bakın arkadaşlar dedim ya avrupa tapınak kabala falan. Aynı şey kraliyet için de olmuştur. Mısırdaki firavunların soyu halen devam etmektedir ingilterede. Kraliyet ailesi elizabeth falan firavun torunudur.
Bakın arkadaşlar mısırdaki gizemler neden gizlendi ve yokedildi. Piramitlerin yapımı neden günümüzde dahi çözülemedi. Ya da dünyadaki iyi kötü tüm ruhani yapılar neden ley hatları üzerinde. Ayasofya dahi ley enerji hatlarının üzerindedir. Ley hatları dünyayı çevreleyen bir enerjidir. Dünyada girdap noktaları oluşturur. Bu noktalar ruhani pozitif negatif enerjiyi milyonlarca kat arttırabilir. Hatta metafizik aleme geçiş çıkış olaylarını bile gerçekleştirebilir. Siz halen paralel evren yok dünyanın kopyası falan filan safsatalarına inanadurun..
Al müslüman bu dünyayı çevreleyen enerji hatları ley hatları..
Moruk inanmıyorum sana diyorsan benim ley hatları konusunda aşırı sikimsonik bir yazım olacak bugün yarın.. Sakat bırakıcaz beraber tüm illucuları a:WE:QE.
uleyn konu neydi nerelere geldik neyse hemen dikey geçiş yapalım kraliyete.
Dedikya kraliyet ailesi firavun soyundan geliyor. Sizlere onunla alakalı birkaç görsel atıcam..
Öncelikle piramit olayının deşifre olması aynı zamanda illuminatinin kabalist sistemininde deşifre olmasına neden olacağı için tüm bilgiler gizleniyor. Büyük ihtimal yokedilmiştir de...
Kraliçenin tahtının altında Yakup'un taşının ne işi var ? Kraliçe ile ibranilerin alakası nedir ? bu taş nedir tıkla
Taşın kutsaliyeti hakkında bide buna bak
Kraliçe her zaman bir piramitin üzerinde taçlandırılır. Piramit ile ingilizler arasında ne bağ var ?
Ayrıca Kraliyet tacında 12 ibrani kavmi temsil eden 12 taş vardır.
Britanya bayrağı da yine 12 kavmi simgeler
Avrupa birliği bayrağında da yine aynı şekilde 12 yıldız vardır.
Britanya bayrağında da aynı şekilde 12 kavmin birleşmesini simgeleyen motif ve renkler mevcut.
Kraliçenin kırbacı dahi eski mısıra dayanır.Bu kırbaç amen ve diğer firavunlar tarafından taşınıyordu o dönemde. Günümüzde ise bugünün firavunları tarafından yine taşınıyor.
Al moruk amen ve biricik asası İngiliz Kraliyet Ailesinin Amblemi her boka atıyolar
bu amblemleri sıkıldık artık gör gör
Moruk ayrıca hakimlerin falan giydiği başlıklar eski mısırdan geliyor yine
İşte böyle mübarek. Eski mısırda olanlar günümüzde de bu şekilde icra ediliyor. Biz de uyuyoruz. 11 Eylül videomuz var hani izleyenler hatırlar. Geçen bir yorum gelmişti siz abdyi büyük gösteriyorsun binladin şeyh binladin şu bu işte yeni nesilin kafası böyle zehirleniyor. Din adı altında başka şeyler yükleniyor beynimize. Biz de hemen yutuyoruz. İlluminatiyi deşifre ederk abyi büyütme gibi bir olay yok burda. Abd bile illuminatiye tonla borcu var. Bilmeden konuşmuyoruz. Abdyi seven asıl yöneticiler abdnin karşındaki tehlikeyi biliyor. İşte bu yüzden amerika her bokun arkasında gözüküyor. Aslında süper güçler abdnin arkasında iş çeviriyor. Siz her şeyi amerika rusya japonya çin olarak görün.Bugün ise israil tehlikesi doğmaya başladı. Süper güçler illuminati ailesi gücü abdden alıp israile taşıma peşinde. Yeni dünya düzeni kuruldu sen halen uyu zeki insan.
İngiliz kraliyet ailesi için bundan farklı bir şey söylenemez. Yıllarca firavun soyunu devam ettirdiler. Binlerce yıl önce olan şeytanlıkları günümüzde de sürdürmeye devam ediyorlar. Ekonomik hiçbir kaygıları yok. Tüm gücü parayı elinde tutuyorlar. Ensest ilişkiler kurup ailedeki gücü dışarı saptırmıyorlar. İlluminatiye çok iyi hizmet ediyorlar. Gün geçtikçe büyüyorlar.
Bugün ki yazı bu kadar moruk şu ley hatları olayını kapadım hemen çünkü bugün yarın konuşacağız o meseleyi. Neyse görüşürüz sistemi sorgulayan insan
MUSAB HALİD
Cern Kabala Deccal ve Mehdi
Çünkü içinde yaşadığınız dünyadaki Cennet emarelerini hızla tüketiyor, yağmalıyorsunuz… Ateşten bir dünyada, teknolojik donanımlı birçok bedenle her yerde birden olmak istiyorsunuz! Ama bilmiyorsunuz ki Cehennem'de her yer aynıdır! Ateştir!
Ey mağara arkadaşlarım! Uyanma zamanınız geldi artık sizlerin de! Çıkın 'kalb'lerinizden dışarı…
Dünyanın ışığını kesmek istiyor bu CERN cüceleri… Yeraltını yeryüzüne çıkarmak telaşındalar… Altın ve kanla!
Yine 'ölümsüzlük' arzusu! O ilk günahtan bu yana hep o sınır tanımaz istek!
Ey insan neslini sona erdirtmek isteyen kabalist şeytan!
İktidarının sonuna yaklaştın iyice…
Kibrinin azgın ateşiyle, her an daha da azdırarak kendini yolun sonuna kadar geldin işte…
Ey kalem! Sen yazmazsan, bu gerçekleri nasıl öğrenecek çocuklar… Hâlâ 'bir' insan bedenine sahip çocuklar… O masum çocuklar, yetim, çaresiz çocuklar…
Yaz kalem! Yaz! Yaz! Yaz!
'Hakikat'in sözü, iyiliğin kılıcı!
İşte şeytanın iktidarına son verecek bu 'söz' 'Mehdi'ye verilecektir!
'Bir' Cennet sözü!
Ey mağara arkadaşlarım! Uyanma zamanınız geldi artık sizlerin de! Çıkın 'kalb'lerinizden dışarı…
Dünyanın ışığını kesmek istiyor bu CERN cüceleri… Yeraltını yeryüzüne çıkarmak telaşındalar… Altın ve kanla!
Yine 'ölümsüzlük' arzusu! O ilk günahtan bu yana hep o sınır tanımaz istek!
Ey insan neslini sona erdirtmek isteyen kabalist şeytan!
İktidarının sonuna yaklaştın iyice…
Kibrinin azgın ateşiyle, her an daha da azdırarak kendini yolun sonuna kadar geldin işte…
Ey kalem! Sen yazmazsan, bu gerçekleri nasıl öğrenecek çocuklar… Hâlâ 'bir' insan bedenine sahip çocuklar… O masum çocuklar, yetim, çaresiz çocuklar…
Yaz kalem! Yaz! Yaz! Yaz!
'Hakikat'in sözü, iyiliğin kılıcı!
İşte şeytanın iktidarına son verecek bu 'söz' 'Mehdi'ye verilecektir!
'Bir' Cennet sözü!
Şu an dünyada olup bitenleri! Masum çocukların hunharca neden öldürüldüğünü! Şehirlerin neden bombalandığını! 'Mesiyanik' projenin ne olduğunu! Sahte 'şeyh'lerin, kabalist sufilerin bunca yıl neden gizlendiklerini!
Ve IŞİD'in tam da şimdi neden ortaya çıkarıldığını! Ebola virüsünü!
Cep telefonlarının hangi amaç için deri altına yerleştirecek bir 'çip'e dönüşeceğini! Yiyeceklerin içeceklerin genetik yapılarının neden değiştirildiğini!
Anlayamazsın ey okuyucu! Yol bitti! Ya anlayacaksın! Ya da sürükleneceksin 'ateş'in içine hızla...
Nasıl anlayacaksın? 'Oku'yarak! İnan ki hiç kolay değil bu kitabı yazabilmek! Gelecek için... Hepimizin geleceği için! Çocuklarımızı kurtarabilmek için! 'Oku'yun!
Nasıl anlayacaksın? 'Oku'yarak! İnan ki hiç kolay değil bu kitabı yazabilmek! Gelecek için... Hepimizin geleceği için! Çocuklarımızı kurtarabilmek için! 'Oku'yun!
Hayati Sır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder